"Ah, keşke insan bilen biri olabilseydi!" diye sesini yükseltti Knecht. "Bir öğreti olsaydı ortada, insanın inanabileceği bir şey olsaydı! Her şey çelişiyor birbiriyle, her şey birbirinin yanından, birbiriyle ilişkisiz kayıp gidiyor, hiçbir tarafta bir kesinlik yok.”
Tanrı senin içindedir, kavramlarda ve kitaplarda değil.
Bundan böyle bir gitmenin değil, götürülmenin, özgürce kendini aşmanın değil, ortada dikilen birinin çevresinde mekanın dönüp durmasının sözü edilebilse de, erdemler varlığını sürdürüyor, değerini ve büyüsünü koruyordu; hayır değil de evet demelerde, kaçmalarda değil de itaat etmelerde yaşıyordu erdemler, belki biraz da kendi başına buyruk ve etkin davranıp düşünmelerde, yaşamı ve kendini aldatışları bağımsızlık ve sorumluluğa benzeyen bir serap gibi yoklayıp sınamadan kabullenişlerde, belirsiz nedenlerden dolayı bilmeden çok eyleme, düşünsellikten çok içgüdüselliğe yatkın biri olmada sürdürüyordu yaşamını.
Ölüm denen şey belki de bir ara, kısa süreli bir mola, bir oh deyişti , ama ardından yola devam edilecekti tekrar, yaşamın esriklik ve umutsuzluk dolu çılgınca oyununda yeniden binlerce figürden biri olunacaktı. Ah, hiçbir şeyin işi bitmiyordu, son diye bir şey yoktu.
Hermann Hesse // Boncuk Oyunu
No comments:
Post a Comment