Mühürlenmiş Zaman, Andrey Tarkovski
Sanatçının konusunu ‘aradığı’nı söylemek yanlıştır. Konu sanatçının içinde bir meyve gibi yetişir, sonra da gösterilmeyi talep etmeye başlar. Doğuma benzer bir durumdur bu... Ozanın gururlanacağı bir şey yoktur; çünkü o, durumun hâkimi değil, hizmetçisidir. Yaratıcılık onun tek varoluş biçimidir.
Şiir, insanlara bütün hayatı boyunca eşlik eden bir felsefedir.
Ne olursa olsun, şurası çok açık: Satışa çıkarılmış bir mal gibi ‘tüketici’ye yönelik değilse eğer söz konusu olan, her sanatın amacı, insanın kendisine ve çevresindekilere bu gezegende ne aradıklarını, neden yaşadıklarını, varlık sebeplerinin ne olduğunu açıklamaktır. İsterseniz açıklamak yerine, insanlara bu soruyu sormak, onları bu soruyla yüzleştirmek de diyebiliriz...
Çünkü, kendi sanatının yasalarını bilmeden sanat eseri yaratılamaz.
Acının kaynağı memnuniyetsizliktir, insanın o an içinde bulunduğu durumla ideal arasındaki çatışmadan doğar. İnsanın gerçek bir Tanrısal özgürlük uğruna mücadeleyle ruhunu güçlendirmesi, mutluluk duygusundan çok daha önemlidir.
Doğu hep hakikate Batı’dan daha yakın oldu. Ama Batı uygarlığı hayata dair maddi iddialarıyla Doğu’yu ezip geçti.
Maddeciliğe dayalı sıradan hayata direnen her türlü insan enerjisine hayranım.
Benmerkezci ve pragmatik çıkarlarının biraz üzerine yükselmek için çaba göstermek, kendini ahlâki açıdan salıvermekten daima daha zor gelir insana.
Geleneksel hakikatler, ancak kendi deneyimlerinizle doğrulandığında hakikat olarak kalırlar...
Gerçek yaşanılır, öğrenilmez. Haydi savaşa!
No comments:
Post a Comment