her yer fabrika oluyor sanayi kokuyor herkes. göt fırçamız ve istikbalimiz de lüzumsuz şehadetler sirenleriyle bir camide alıyor yerini. yanılsamanın aynası, teyakkuz çeşmesi.. birkaç etli hayal, birkaç bayat hurmayla çekiştiriyoruz yerküreyi. ezberim kendini salıyor, batıya kalkıyor güneş bu sabah.
global olmamı isteyenlere feodal masallar anlatıyorum. yeri kolay doldurmayan boşluklar kapanmak için pervaneye dönüyor.
sana geliyorum ve çekmecem umurumda değil. tam üstüne yatacakken bozuluyor dünyanın balansı. kavşağın ucuna geliyor kalbe tırmanan sancı. seni istiyorum, savunmasız bir şehri yıkılmaz yapmak.. seni.. yılkılarım hırçın süvariler olsun. analog şeritler dijital oluyor.
kapılar kuyularla illüzyona uğrar. o gece aşk ve savaş aynı sahneyi paylaşır. o havayı çekmek ister nefes, o zehirde boğulmak. önsemsizleşir sıvılar kadar gazlar. bir mahallenin kuantumu gebeteye takılır. amcıkların ismini uzun yazasım gelir. üçüncü nesil storyci ecdat böyle anlatmayı sever.
önce allahlar övülür sonra ticaret başlar. sonra kervanlar düzülür ve kabileler ölür. arayış ve kaçış yangın başlatır. kılcallara yayılır velvele. işgalindeki duygular yangını körükler. gece bir bulut olur, nasıl dağılır göremeyiz.
No comments:
Post a Comment