Tuesday, December 31, 2024

Toplumu Yeniden Kurmak // Murray Boochin

Radikal hareketler, artık düşüncesiz bir biçimde eylem için eylem yapmayı sürdüremezler.
'Buradan oraya' gitmek uzun bir entelektüel ve etik hazırlanma dönemi olmadan ani bir değişim patlaması ile gerçekleşmeyecektir.

Toplumu Yeniden Kurmak // Murray Boochin 

Monday, December 30, 2024

Benlik // Oruç Aruoba

Benim saf (katıksız: yalın: temiz) hayallerimi edinmiş, koruyor: kovuğuna taşıdıkları, kovuğunda düzenli tuttukları, bunlar; hiç unutmadıkları - bense o hayallerin unutmuş olduklarıma; hala anımsadığım, 'canlı' tutmağa çalıştıklarıma bile, aykırı düştüm, yaşadıklarımla.

O da, bütün yaşadıklarımı gördüğünden, dayanamıyor, bu hallerime...
***
Ondan nefret etmeliydim herhalde aslında - ama ona garip bir sevgi duymaktan öte, müteşekkir olduğumu da hissediyorum: ama o, bu duygularıma da, gene, soğuk bir sessizlikle yanıt veriyor.
Belki, ona bir biçimde ulaşabilseydim - amaçlarımı - çünkü bunları bilmiyor; yalnızca yaptıklarımı görüyor - aktarabilseydim ona - ondan da hayallerimi, düşlerimi -benim ülkülerimi, onun gerçeklerini - alabilseydim - geri alabilseydim...
***
Demek amaçlarım ve ülkülerim aykırı, biribirlerine...
Daha doğrusu, amaçlarım saydığım ve herhalde kendiliğinden; benim 'gerçekleştirme' sandığım ama aslında zaten olması gerekenlerin ortaya çıkışı olarak, 'eylemlerim' yoluyla varolanlar, düşlediğim ve gerçekleşmesini istediğim ülkülerime temelden aykırı.
Asıl gerçekliklerim olmasını isteyebileceğim ülkülerimi, o yaşatıyor - ben de ancak ondan öğrenebilirim - geri alabilirim - onları.
Oruç Aruoba // Benlik (s.86-87)

Sunday, December 29, 2024

Kimlik // Milan Kundera

‘Yaşam’ sözcüğü, sözcüklerin kralıdır.

Daha başka önemli sözcüklerin çevresini sardığı bir kral sözcük, ‘serüven’ sözcüğü! ‘Gelecek’ sözcüğü! Ve ‘umut’ sözcüğü!
Ayrıca, ne kadar güçlü olursan, o ölçüde ince davranmak zorunda kalıyorsun...
Ne yaparsam yapayım, yaptığım şeyi iyi yapma tutkusuyla davranırım ben...
Bugün can sıkıntısının miktarı -- can sıkıntısı ölçülebilir bir şeyse -- eskiden olduğundan daha fazla...
Dostluk, benim gözümde, yaşamdan, ideolojiden, dinden, ulustan daha güçlü şeylerin olduğunun kanıtıydı...

Kimlik
Milan Kundera

Saturday, December 28, 2024

Ben Buradan Okuyorum // Tim Parks

Edebiyat deneyimi tek bir algı ânında ya da somut bir nesneyle fiziksel bir temasla değil (hele hele raflarımıza dizili gösterişli şaheserlerin "mülkiyeti"yle hiç değil), zihnin bir kelimeler dizisinde baştan sona hareketiyle yaşanır.

Üslup yazarın gerçeğe dayattığı dönüşümdür.
Belki de bizim için en değerli kitaplar, eski bir konumu çok hafifçe kaydıran, en azından bizi bu konumu tekrar düşünmeye mecbur edenlerdir.
Tanrı, tek kelimelik bir yaratılış öyküsüdür.
Kimsek oyuzdur, değişemeyiz, kişilik kaderdir, aile kaderdir, zihinsel alışkanlıklar kaderdir; ne tür bir iş yaptığımız, hayatımızı paylaştığımız kişi, içinde yer aldığımız süregiden öyküler bizimle öyle ayrılmaz bir bütün teşkil eder ki, bunları değiştirme fikri bizi kaçınılmaz biçimde deliliğe ve kendimize zarar vermeye sürükler.
Sanıyorum bizim kaderimiz daha yıllar boyunca edebi hastalığımızı sürdürmek.
Ben Buradan Okuyorum, Tim Parks

Friday, December 27, 2024

Dada // Tristan Tzara

Saflık uğruna, nesnenin önce biçimini bozduk, sonra onu ayrıştırdık, yüzeyine yaklaştık, içine sızdık. Dolaysız olan açıklığı istiyoruz...

Güçlerin biriktiği, dile getirilen anlamın fışkırdığı noktaya, maddenin görünmez ışınımını, doğal, ama saklı ve doğru ilişkiyi, safça, açıklamada bulunmaksızın, doğrultmak...
İnsanoğlunda ayı görüyorum, karanlığı, bitkileri, metali, yıldızı, balığı görüyorum. Ağız karanlığın kudretini taşıyor, o görünmez özü, iyiliği, korkuyu, bilgeliği, yaratımı, ateşi. Bu akşam beyazın öğütüldüğünü kimse benim kadar açık seçik görmedi...
Yası ortadan kaldırma hazırlığındayız, ve gözyaşlarının yerine, bir kıtadan öbürüne uzatılmış sirenleri koyuyoruz.
Özgür değiliz ama özgürlük diye haykırırız; disiplinsiz, ahlaksız, katı bir zorunluluktur Dada...
.
Şimdi istediğimiz şey KENDİLİĞİNDENLİK. Daha güzel olduğundan ya da başka şeylerden daha iyi olduğundan değil. Kurgusal düşüncelerin müdahalesi olmaksızın içimizden özgürce çıkan her şey bizi temsil ettiğinden...
Tristan Tzara

Thursday, December 26, 2024

Deleuze & Guattari // Philip Goodchild

Deleuze & Guattari, Philip Goodchild

İçtenlik, katıksız metafızik varsayımdır. Sadece mizah, kılık değiştirme, yerinden etme ve tutku dostluğu korur. Arzu, hem benliğe hem de ötekine yönelik tersine çevirme, gülme, ağzına geleni söyleme, bağışlama, dönüştürme ve ifade etme yeteneğidir.
Kitap, dünyanın imgesi değildir. Dünya ile bir rizom oluşturur, kitap ile dünya arasında paralel olmayan bir evrim vardır; kitap, dünyanın yersizyurtsuzlaşmasını sağlar.
Dili bir çılgınlık durumuna, bir patlama durumuna yerleştirmeye ne dersiniz?" diye kekeledi Deleuze. "Arzuyu çeşitli alanlara sokmanın tek yolu bu."
Düşünceler tinin genleridir.
Alışkanlık, sadece bir yansız beklenti değil, aynı zamanda yinelenme yoluyla geleceği belirlemeye girişen bir dinamizmdir de (Deleuze)
Doğa, özü gereği, olumsaldır, aşırıya kaçar ve gizemlidir... Doğa tümüyle mucizedir. Hiçbir yasayı tanımaz; farklı olanı getirmesi dışında, aynı şey asla geri gelmez" (Deleuze)

Mutlakların çokluğu kişiyi dört tercihle baş başa bırakır:
Diğerlerini dışarıda bırakarak, bir mutlağa bağlılık sözü vermek; mutlağın tüm belirtilerini reddetmek; mutlakları daha yüksek bir birlik içinde sentezlemeye çalışmak; mutlakların kurulduğu süreç­leri araştırmak.

İnsan doğası, uslamlamasını yöneten kurallardan ve bu uslamlamayı harekete geçirici tutkular­dan oluşur. Her özne, özgül bir inançlar ve beklentiler kümesi ola­rak bu yapıdan üretilecektir. Aslında insan doğasına dair bilgi tü­müyle pratiktir: Tutkuları yönetme ya da yönlendirme ile ilgili bir ahlaktır. Felsefe, kim olduğumuza değil, ne yaptığımıza ilişkin kuramdır. (Deleuze)
Yalnızca , bir gereksinim, çıkar ya da tutku tarafından belirlenmiş özgül, pratik bir amaç için bir inan­cı oluştururuz.
Deleuze ve Guattari, çokluğu, yaratımı ve arzuyu toplum içinde mevcut kılmayı amaçlar.

Çokluk, yaratım ve arzu, Deleuze ve Guattari için toplumsal bilinçdışının başlıca öğeleridir: Bu öğeler; "yersizyurtsuzlaşma" (yabancı alanlarda gezinmek), "yoğunluk" (canlılık ve dirimsellik), " m a k i n e" (bileşenlerin oluşturduğu üretken toplanış), "tutarlılık" (bir arada durma), "tekillik" (biricik ve dikkate değer ya da bir sürecin sınırı), "edimsellik" (somut mevcudiyet), "virtüellik" (kendi başına algılanamaz olan gerçek potansiyel) ve "içkinlik" (yan yana mevcudiyet, etkilenme yeteneği) gibi kavramlara dayanarak anlaşılır. Üç ana kavram, birbirinden ayrılamaz ve sadece sezgisel olarak bir arada kavranabilir.

Hiç kimse felsefeyi, tarihsel bir gelenek içindeki eski kavramları
parlatmak, korumak ya da saflaştırmak için geçmişten gelen bir armağan olarak kabul edemez. Yalnızca şimdiye karşı kullanılarak özgül bir sezgi kazandırıldığında eski kavramlar, bir kez daha yaşama dönebilirler.


Tuesday, December 24, 2024

Gece // Bilge Karasu

 —90

Gece, insanların içinde uyuklayan korkuları uyandırdı; onları uyanık tuttu. Onları, yani hem insanları, hem korkularını. Bunu açıkça söylemek gerek.
İnsanın yalnız aydınlık gün yaratığı olduğu da masal. Korkularını bastırıp –ister uykuya dalarak, ister göz kırpamayarak- şafağı beklemenin, şafağa gene de ulaşacağını kavuşacağını ummanın hazzını, öteden beri, duya duya yaşadığını kim çıkıp yadsıyabilir?
Ancak, gece, ine dönüştür; ılık sularda yüzüş, yalanlardan pek çoğunun gerisine öncesine dönüştür. Kendisi de bir yalana dayansa bile.
Gece – Bilge Karasu

Monday, December 23, 2024

Mühürlenmiş Zaman // Andrey Tarkovski




İnsanın dünya hakkında edindiği bilgi, ona doğa tarafından verilmiş duyu organlarıyla sınırlıdır. Nikolay Gumilyov'un bir keresinde dediği gibi, 'altıncı duyu' için de bir organ geliştirebilseydik, dünyayı bambaşka boyutlarda görürdük.
Uygarlığın başına gelen her felaket uygarlığın başarısızlığının bir göstergesidir. Ve insan her seferinde yolunu yeni baştan çizmek zorunda kaldığına göre, demek ki o güne kadar tuttuğu yol, fikri-tinsel mükemmellikten hayli uzakmış.
Sanat, ilan-ı aşk gibi bir şeydir. İnsanın diğer insanlara bağımlığının bir itirafıdır. Bir aydınlanmadır. Bilinçsiz bir eylemdir ama hayatın asıl anlamını, yani sevgiyi ve fedakârlığı yansıtır.

Mühürlenmiş Zaman, Andrey Tarkovski 

Sunday, December 22, 2024

Lujin Savunması // Vladimir Nabokov

Tamam, anlaştık, bu kadar yeter - kayıp yıllar - atalım gitsin - unutuldular -hayattan silindiler.
Hayat, dostum, öyle bir ayarlanmıştır ki, her saniyenin bir bedeli vardır.
Gelecek kestirilemez - ama bazen onu özel bir sis kaplar, sanki başka bir güç kaderin doğal suskunluğunun yardımına koşmuş ve düşüncelerin çarpıp çarpıp geri döndüğü bu esnek sisi yaymış gibidir.
Doktor Lujin'e Dostoyevski'den herhangi bir şey verilmesini yasakladı, zira Dostoyevski, doktorun deyimiyle, çağdaş insanın ruhunda baskılı bir etki yaratıyordu, sanki korkunç bir aynaymış gibi.

Lujin Savunması

Vladimir Nabokov 

Saturday, December 21, 2024

İyimser Olmayan Umut // Terry Eagleton

"İyimserler muhafazakârdır çünkü iyi bir geleceğe duydukları inanç, şimdinin özünde iyi olduğuna duydukları güvenden kaynağını alır. Zaten iyimserlik hâkim sınıf ideolojilerinin tipik bir unsurudur. Hükümetler yurttaşlarını korkunç bir felaketin pusuda beklediğine inanmaya teşvik etmiyorsa, bunun nedeni kısmen, neşeli bir yurttaşlığın alternatifinin siyasi hoşnutsuzluk olmasıdır. Umutsuzluk ise, aksine, radikal bir tutum olabilir. İçinde bulunduğunuz durumu dönüştürmenin gerekliliğini, ancak ona eleştirel bir gözle bakarsanız fark edersiniz. Hoşnutsuzluk reform için teşvik edici olabilir. İyimserler ise, aksine, düpedüz kozmetik çözümlerle idare etme eğilimindedir."

İyimser Olmayan Umut, Terry Eagleton 

Friday, December 20, 2024

İtaatsiz Portreler // İlyas Tunç




Eylem'in hediye ettiği dört harika kitaptan ilk okumaya başladığım İlyas Tunç'un İtaatsiz Portreler kitabı, 42 itaatsiz portrenin her birini 4-5 sayfa ile bize tanıtmayı üstlenmiş bir kitap. Yaşadığımız zaman kendimizi güçsüz hissettiren bir zaman, kitabı okurken insanın ruhunun ne kadar adanmış, asi, direngen olabileceğini anımsıyor insan.

Küçük bir hikaye aktarayım, portrelerden biri, yapılan baskıları protesto etmek için bir budist keşişin bağdaş kurarak kendini yaktığı ve bu esnada da hiç kımıldamadığı, 20. yüzyılın en bilinen protestolarından birinden bahsediyor. Hikaye bu yönüyle 20. yüzyılın en etkileyici protestolarından biri.
Ama hikayenin başka mistik bir yönü daha var: Eyleme girişmeden önce bir arkadaşı 'keşişler ölünce kutsal emanetleri kalır, senden bize ne kalacak' diye sorduğunda, 'kalbimi ister misiniz' yanıtını verir. Keşiş öldüğünde tamamen küle dönmemiş bedeni 6 saat küle çevrilsin diye yakılıyor, 6 saatin sonunda bedeni küle dönmesine rağmen kalbi kömürleşmiş olarak kalıyor, bir 6 saat daha yakıyorlar ama durum değişmiyor, ve onu bir camın içinde muhafaza ederek ziyarete açıyorlar.
(90'ların en itaatsiz, asi gruplarından biri olan rage against the machine kullanmıştı bu görseli)

Thursday, December 19, 2024

İnsan ve Değerleri // İoanna Kuçuradi

İnsan ve Değerleri
İoanna Kuçuradi
İnsanı değerlendirmek ayrı, ona değer biçmek ayrı...
Bir bilgi ve aynı zamanda bir kişi meselesidir değerlendirme.
Değer’le ‘değerler’ ayrı ayrı şeylerdir.
'Değerler’ bir şeydir, var olan imkânlardır;
‘Değer’se bir şeyin değeridir; bir şeyin bir çe­şit özelliğidir. Bu bakımdan değerleme, de­ğerlerin gerçekleşmesi oluyor ve bir eylem ve­ya bir eserdir; değerlendirme ise insanın ve insanla ilgili var olan her şeyin değerinin gös­terilmesidir. Değerlerin değerlendirilmesi fel­sefenin işi; değerlere değer biçmekse morallerin, estetiklerin işi oluyor insanların akan hayatında. (Felsefede moral, ahlak ve ilke anlamına gelir.)
Bir nesnenin o nesne olarak değerle ilgili olması için, bir eser olması, kişi yaratması ürünü olması gerekir. Böyle bir ürün olarak bir eser insana bir şeyler kazandırıyorsa, insanın yaşantı imkânlarına bir şeyler katıyorsa o aynı zamanda değerli bir şeydir.
Kişi değerlerinin ve kişilerarası ilişkilerdeki değerlerin başka türlü bir anlatılışı, fel­sefenin, özellikle de etiğin işidir. Bu değer­lerin analizini yapmak, kişinin hayatındaki yerini ve insana sağladığı imkânları göster­mek; bu değerlerin mâna ve değerini göstermek etiğin işidir. Bu, aynı zamanda bu değerlerin bir değerlendirilmesidir.
İlişki kurduğumuz insanlar karşısında tutumumuz, yaşadığımız olaylar ve durumlarda aldığımız her karar ve ilgili davranışlarımız, bunları nasıl değerlendirdiğimize dayanır.
Doğru ve yanlış, varolan bir şey değil, varolan şeyler hakkındaki bilgimizin nitelikleridir.
Varlık temeli olmayan herhangi bir düşünceye saplanmak, böyle düşünmeyenlere de saldır­mak: işte yobazlık budur.
Çatışan, daima bir değerle başka bir değerdir.
Şunu unutmamak gerekir ki, yaşamda çoğu zaman bir durumun, bir olayın, bir eylemin karşısında değil, bir insanın karşısında bulunuruz. Ve önemli olan da bunu bilmektir.
Her son çağın insanlarının ayrıcalığı, daha çok yeni bilgi orta koyma olanağına sahip olmalarıdır; daha insanca yaşama olanağına değil..

‘Kişinin değerleri’, kişilerarası ilişkiler­de doğrudan doğruya veya dolaylı olarak ortaya çıkan sevgi, dürüst olma, bağlılık, saygı, âdil olma gibi ve açık düşünebilme, doğru bağ­lantılar kurabilme gibi kişi imkânlarıdır. 

Tuesday, December 17, 2024

Adlandırılamayan // Samuel Beckett

Bir değişiklik olsun diye biraz kendimle ilgilenmenin tam zamanı.

Adlandırılamayan, Samuel Beckett 

Sunday, December 15, 2024

Claude Cahun // Que me veux tu? (Ne istiyorsun?) 1928

 


Bir Meçhulün Güncesi // Jean Cocteau




Doğa emreder. İnsanlar ona itaatsizlik eder.

Yokolmaya kararlı bir dünya üzerinde, sanatın varlığını sürdürmesi ve şatafatlı görünen ayrıcalıklarını koruması, bu kadar insanı ilgilendirerek bir ticaret aracı haline gelmesi insanı şaşırtıyor.
Bir ahlakın teri olmayan, herhangi bir fiziksel çabadan daha güçlü bir istenç gerektiren zihinsel çalışmadan kaynaklanmayan, kendini çok fazla gösteren ve çok çabuk inandırıcı olan her yapıt süsleyici ve uyduruk olacaktır.
Şeytan olmasaydı, Tanrı insanlıkdışı olurdu ve asla büyük bir seyirci kitlesine ulaşamazdı.
Ondan kendisini tiksindiren bu çoğuldan kaçıp, kendi gecesinin ona sunduğu tekile girmeye çalışmasını istiyorum. Ona şöyle söylüyorum: “Kal ve karanlıklar içinde kendini kurtar. Bu karanlıkları dikkatle incele. Onları gün ışığına püskürt” Ondan, benim dalgalarımla ilgilenmesini değil, onları ortaya çıkaran şeyle karşılaştığında, kendisine uygun ve kendi dalgalarını yayabilen bir araç üretebilmeyi öğrenmesini istiyorum.
Bir Meçhulün Güncesi, Jean Cocteau
(Photo: Kenneth Anger)

Saturday, December 14, 2024

Kuramdan Sonra // Terry Eagleton

Kültürün, kendisini insan bedenleri arasına sokabileceği bir biçim daha vardır; buna teknoloji diyoruz. Teknoloji, bedenlerimizin, onların birbirleri için yakınlık duyma kapasitelerini köreltebilen bir uzantısıdır.
Düzmece evrensellik türleri hepimizin aynı olduğunu öne sürer. Ama kimin duruş noktasından? Farklılıkları yok ederler ama sadece çelişkiler olarak dolaşıma geri sürmek üzere. Farklılıkları yok etmek şiddet içeren bir iştir ve bu işten dolayı kimlikleri tehlikeye girenler de büyük bir ihtimalle aynı şekilde, kanlı bıçaklı karşılık vereceklerdir. Fakat gerçek evrensellik türleri, o farklılığın doğamıza içkin bir şey olduğunu idrak eder. Bunun tersi geçerli değildir. Beden, belki de aramızdaki en temel ortaklık biçimidir; ama aynı zamanda eşsiz şekilde bireyleşme biçimimizdir de. O halde, bir başka insan bedeniyle karşılaşmak, birbirinden ayrılmaz biçimde, hem aynılıklarla hem de farklılıklarla karşılaşmaktır. Ötekinin bedeni, aynı anda, hem yabancıdır hem de bildik. Onun ötekiliğini açığa çıkaran, işte tam da onunla bu ilişkiyi kurabildiğimiz gerçeğidir. Dünyadaki öteki şeyler bize aynı anlamda yabancı değildir.
Bireyleşme, bizim türsel varlığımıza özgü etkinliklerden biridir. Bir pratiktir, verili bir durum değil. Ortak olarak paylaştığımız dolayımlar alanından kendimiz için eşsiz bir kimlik koparmaya giriştikçe yaptığımız bir şeydir bu. Bir insan birey olmak bir şeftali birey olmak gibi değildir. Bu hayata geçirmemiz gereken bir projedir.

Kuramdan Sonra / Terry Eagleton 

Friday, December 13, 2024

Irvine Welsh

SORU: Bir yazar olarak hangisi daha önemlidir: hayat deneyimi mi yoksa yazma deneyimi mi?

YANIT: Bence ikisi arasında bir denge kurmalısınız. İyi bir yazar olmak için iyi bir okur olmalısınız, edebiyatla ilgilenmelisiniz, bazı büyük klasik kitaplarla ilgilenmelisiniz, kitaplardan sürekli zevk almalısınız. Bunu gerçekten yapmalısınız. Ama aynı zamanda dışarı çıkıp bir şeyler yapmaya, etrafa bakmaya ve insanlarla iletişim kurmaya da hazır olmalısınız. Duyularınızı harekete geçirmelisiniz. Hayatınızı yaşarsınız ve bu şekilde masaya yeni bir şeyler getirebilirsiniz, çünkü aksi takdirde sadece başkalarının deneyimlerinin bir derleyicisi veya editörü olursunuz.

Thursday, December 12, 2024

Ah Annecim // Didem Madak

Annem çok sevmelerin kadınıydı..
Daldaki kirazları,
Yazmasındaki oyaları,
Fistanındaki çiçekleri,
Asmadaki üzümleri,
Evin kedisini,
Sokağın delisini..
Babamın gömleğini..
Beni, bizi, mahalleyi..
Bildiğim her şeyi severdi..
Bana da sevmeyi öğretti..
Öyle az buz değil “çok sev” derdi..
Annem gibiyim artık..
Az sevme bilmiyorum ben..
Çok sevdiğimdendir
bu kadar incinmem..
Ah annecim..
Senin sütün ak, yüreğin pak..
Ama inan şimdilerde;
senin bildiğin gibi değil hayat..!
Didem Madak

 

Tuesday, December 10, 2024

Lanetlerin Saç Stili // Joe Meno

'önce kaygılanman gerekmiyor; çünkü okuldasın. sonra bir işe giriyorsun, derken karın, çocukların bir ailen oluyor ve böylece ha bire satın almaya devam ediyorsun ve bir an durup; neden bu kadar sefil olduğunu sormuyorsun kendine.'

'Joe Meno - Lanetlerin Saç Stili' 

Monday, December 9, 2024

Şiir İçin // Oresay Özgür Doğan

Yeni ipilginç zamanlar yazalım şiir için, sofistike belirsizliklerin, uzak çağrışımların göbek taşında, büyük yanılgıların yanı başında. Sayfaları çevirsin eli yanağında ayrıntılar söylemi. Hem içerideyim hem dışarıda. Düş gücünde hep yüzeysel bir derinlikle dik geliyorum seyrinde devam edene. Çatlaklar büyüyor, büyüsün yeni çatlaklara.

“Bir insan neyse onu görür” diyor, W.Blake. Şiir, küçük bir çocuktur, sevgili okuyucu, bilinmeyenin karşısında. Farkındalık, görünen ve bilinen ile yaşıyor olmaktan geçer. Şair, hep ilkleri bulmaya çalışan, toplumsal bedenin bütüncüllüğünden bölünmüş o benliğin, o öznenin alkışlanacak gücünün kalemidir.

Oresay Özgür Doğan

Sunday, December 8, 2024

Bildiğimiz Dünyanın Sonu // Immanuel Wallerstein

Birbirimize sürekli, hem de şiddet ve zulüm yoluyla, kendi öznel kusursuz toplum imgelerimizi dayatmaya çalıştığımız için her zaman kendini beğenmiş olmuşuzdur.


Ben karanlık bir ormanın tam ortasında olduğumuza ve ne yöne gitmemiz gerektiği konusunda yeterli netliğe sahip olmadığımıza inanıyorum. Bunu acilen hep birlikte tartışmamız gerektiğine ve bu tartışmaya gerçekten dünya çapında katılınması gerektiğine inanıyorum. Ayrıca bu tartışmanın, bilgi, ahlak ve siyasetin her birini ayrı köşelere ayırabileceğimiz bir tartışma olmadığına da inanıyorum. "Belirsizlik ve Yaratıcılık" adlı giriş yazısında bu savı kısaca dile getirmeye çalıştım. Görülmemiş nitelikte çetin bir tartışma içine girmiş durumdayız. Ama meseleleri, onlardan uzak durarak çözemeyeceğimiz de bir gerçek.

Eğer her şey belirsizse, o zaman gelecek yaratıcılığa, hem de sadece insanın değil, bütün doğanın yaratıcılığına açıktır. Olasılıklara, dolayısıyla daha iyi bir dünyaya açıktır. Ama oraya ancak ahlaki enerjilerimizi onu gerçekleştirmeye adamaya hazır olduğumuzda, karşımıza hangi kılıkla ve hangi bahaneyle çıkarsa çıksınlar, eşitsiz, demokratik olmayan bir dünyayı tercih edenlerle mücadele etmeye hazır olduğumuzda ulaşabiliriz.

Bildiğimiz Dünyanın Sonu, Immanuel Wallerstein

Saturday, December 7, 2024

Duchamp - Man Ray

“Duchamp’ın verdiği en basit tanıma göre bir hazır nesne (ready-made) “üretilmesi herhangi bir sanatçı gerektirmeyen sanatçıyı yüceltmektense toplumdaki statüsünün alçaltılmasıdır; onu kutsal kılan şeyin aşağılanmasıdır.”

Bir keresinde biri Duchamp’a “Bir hazır-nesneyi nasıl seçersiniz?” diye sormuştu. Duchamp’ın yanıtıysa, “Tabiri caizse o sizi seçer,” olmuştu.
(Photo: Man Ray)



Friday, December 6, 2024

Ecinniler // Fyodor Dostoyevski





Gerçek bir acı aptal bir adamı zeki bile yapabilirdi. Bu acının belirli özelliklerinden birisidir.

Ecinniler, Fyodor Dostoyevski

Thursday, December 5, 2024

Bir Adı Olması Gerekmiyor // Girdap

bir adı olması gerekmiyor
içeri gir
kapı açık
ve dokun herşeye
yerle bir et
karıştır
kurcala
sonra çıkıp gidebilirsin de
hiç sorun değil gerçekten
kalmak istediğin sürece kal orada
kendini bırak
kendini bırak ve sakin ol
ve uçmaya başla sonra
her nereye gitmek istiyorsan git
aynı boşlukta yaşıyor olacağız
her nereye gidersen git
peşinden gelmeyeceğim
hayır peşinden gelemem
sen de gezme benim peşimde
her ne yapmak istiyorsan yap
ruhlarımızın kesiştiği kadar
birbirimize değebiliriz
içeri girdi
ilerliyor
kapıyı açtı ve içeri girdi
ilerliyor
kapı kitli değildi
kitli olmadığını o da biliyordu
ve yürüyor
ve ne kadar derine gittiğini bilmiyor
her an geri dönebilir
çıkmak istediği zaman çıkabilir
içeriye doğru yürüyor
korkuyor
gerçekten korkuyor ve gerçekten ben de korkuyorum
hayır bunu yapmana izin veremem
incitmeyeceğine dair söz vermeni isteyemem
beni incitmenden korkuyorum
karşı koymak istemiyorum
karşı koymak içimden gelmiyor
gizli bir oda var içimde
ve sen oradasın şimdi
kimse bilmiyor
kimse görmüyor
nefes al – nefes ver
dünya ufacık bir toz parçası şimdi
her ne istersen onu yapabiliriz şimdi
zihnimizin içinde sonsuzluğa gidebiliriz şimdi
öncesi yok
sonrası yok
ilerliyoruz
ilerliyor
bir kapı daha var orada
hayır ona dokunmanı istemiyorum
istemediğim hiçbir şeyi yapmayacağını biliyorum
ve kapıya dokunuyorsun
ve kapıya dokunmanı istiyorum
sonra beyaz bir oda
hayır bir saniye
beyaz değil oda
odanın duvarları yok
odanın duvarları görünmüyor
gözle görülemeyecek kadar uzakta duvarlar
duvarlar yok sanırım
bomboş
ve renksiz
ve saydam
ve anlamsız
bir alan bu
tanımlamak gerekmiyor
gizli olduğu açık sadece
sadece orada olduğunu bilen biri onu görebilir
istediğin şekilde dekore et
şurada bir pencere var
gördün mü?
ve iki de koltuk
az önce yoktu bunlar
olmasını sen mi istedin?
birine oturabilirsin
diğerine de ayaklarını uzat istersen
ya da ben karşına geçeyim
ve konuş sadece
sadece konuş ve
sadece dile
yeni bir duvar inşa edebilirsin kendine
büyük
çok büyük bir duvar
ve sonra ona
büyük bir boşluk çizebilirsin zihninde
tüm korkularımı almanı istiyorum
ama üşüyorum
gerçekten üşüyorum
hadi bana bir şey söyle
boşluğunu paylaş benimle
anlat sadece
bilmek istiyorum
hiç bir şey yapmaya çalışmıyorum
ben bir hiçim
ve bu halimi seviyorum
ve seni sevebilirim
evet, gerçekten bunu yapabilirim
üşüyorum
gerçekten üşüyorum
soğuk burası
burası soğuk ve
sarılabilirim sana
bir bütün olmak istemiyorum
bir parçan olmak istemiyorum
olduğun gibi kal lütfen
birleşme
dağılma
ve anlamaya çalışma asla
bir anlam yok burada
işe yarar hiçbir şey yok
akıyor sadece
boşlukta uçuşan kâğıt parçası
rüzgâr yok
yer çekimi yok
yön yok
tarif edilemez
tarif etmek gerekmiyor
bekle sadece
sana bir şey göstericem
yukarıya bak
ve şimdi de aşağı
bir fark görebiliyor musun?
ben göremiyorum
ne tarafa gidersen git
bir şey değişmiyor
boş sadece
ve çok içeride
buraya nasıl geldin bilmiyorum
ama gitmek istediğin zaman
seni çıkışa götürebilirim
sonra geri dönerim
sınır koymuyorum
ve zaman yok
gerçekten zaman yok
o yüzden
kalmak istersen
kalmak istediğin sürece
kalmanı isterim
müzik dinleyebiliriz
hiç bir şey yapmasak bile
sadece müzik dinleriz

girdap 

Wednesday, December 4, 2024

Anarşi // Megan De Vos




İnsanları önemsemek seni zayıf yapmaz, insan yapar.

Medeniyet geri dönülmeyecek kadar tahrip edildi.
İnsanlar, kesinlikle anormal olan bir dünyada yarı normal bir şeye bile sahip olmayı umabilir miydi?
Hepimizin kendimize özgü kusurları var...
Anarşi
Megan De Vos

Tuesday, December 3, 2024

Emanet Çocuk // Claire Keegan

Çoğu insan sırf bulunmaz bir hiçbir şey söylememe fırsatını kaçırdığı için çok şey kaybetmiştir.

Öyle bir noktadayım ki ne bugüne değin olduğum kişi ne de olabileceğim yeni kişi olabiliyorum.
Emanet Çocuk
Claire Keegan

Monday, December 2, 2024

Freidrich Nietszche

maalesef eninde sonunda kendimizi ele veririz. yalnızlık, izole olmak kadar insanı çürüten başka bir girişim yoktur. resmen kuruyan ağaç gibidir, sosyal etkileşimlerden uzak duran kişi. ama insanların arasına karışınca da, ne bileyim; yavaş yavaş toprağa kök salan ağaç gibisindir. kıpırdayamaz hale gelirsin bir noktadan sonra.
kuvvetinizi aşacak kadar erdemli olmayın! ve olasılığın dışında şeyler istemeyin!

f. nietzsche 

Sunday, December 1, 2024

Jean Baudrillard’ın Simülasyon Kuramı Bağlamında Bir Okuma

"Kulluk, bir inanç meselesi değil de bir bilgi meselesi gibi anlaşılabilir. Zira kulluğun, inançtan ziyade bilerek yapılan akıllı bir eylem olmak açısından insanı özgürleştirdiği düşünülebilir.
Bütüncül olarak düşündüğümüzde manevi ve maddi yönü olan insanın sadece tek yönünün öncelenmesi toplumsalın bozulmasına neden olmuş olabilir; fakat Baudrillard’ın tabiriyle Batı o kadar hadsizce ileri gitmiştir ki bu olayın farkında değildir.
İyi bir kişi olmak için çekilen, neredeyse bir ömür süren, çile (seyri sülük) yerine, internette katıl butonuyla dahil olunan bir ders, spor salonunda fit vücut, estetikçiden çıkan beden, teknolojiyle akıllanan insan ve bütün bu meziyetlerin kolayca elde edilmesi insanı cezbetmekte ve küreselleşme etkisiyle diğer kültürlere yayılarak farklılıkları yok etmektedir."


"İçinde yaşadığımız çağda modeller daha etkin rol üstlenmektedir. Çünkü insan öğrenmesinin çoğu kendini özdeşleştirdiği bir modelle (referans) alakalıdır. Reklam sektörü içinde dijital platformlarda modanın gücünü kullanan bir meslek (influencer) oluştuğu gözlemlenebilmektedir. Bu meslek grubu mal ve hizmet, yaşam tarzı, akıl yapısı gibi ürünleri sanki kendininmiş gibi tanıtmakta, bir sahnesi olmayan ışıklar içinde gerçekmiş gibi sunum yapılmaktadır. Bu durumda, bu yapının simülakrlığının (taklitçe) birey tarafından ayırt edilmesi gerekliliği kaçınılmazdır ki gerçekle simülakrını ayırt etmek bir yetenek olabilsin. Bu da metafiziğin işin içine sokulduğu, varlık olarak insana, Aşkın’ın, manevi ilkelerin referans noktası olarak kullanıldığı bütüncül bir eğitim anlayışı ile mümkün olabilir. Doğa ile uyumlu ve doğanın içinde, akıllı/ahlaklı bir akıl yapısına sahip olan bir eğitim anlayışı aynı zamanda özgürlük anlayışı da olabilir."

Saturday, November 30, 2024

Jean Baudrillard




Artık insanlar neyi istediklerini bilmiyor, neyi istemediklerinden daha eminler.
İnsan mıyım makine mi? Bu antropolojik sorunun yanıtı yok artık.
Kötülük lanetli yan gibidir; kendini harcayarak yeniden üretir.
Büyük insan zamanının önündedir; akıllı insan zamanında bir şeyler yapar; aptallar da zamanın önünde dikilirler.
Herkes ötekinin her şeyi olmak istiyor. Çünkü asıl soru derinlerde: Ben kendim için ne ifade ediyorum?
Kol saati insanın zamanı içine tıktığı bir kodestir.
İnsanlar artık ihtiyaç duyduğu için tüketmiyor, tüketmeye ihtiyaç duyuyor.
Kapitalizm erkeği tehlikesiz hale getirip, ehlileştirmek, bir dolap beygiri yapmak için kadını kullanır.
Felsefenin sırrı, belki de kendini tanımak veya nereye gittiğini bilmek değil, ötekilerin düşlediğini düşlemektir. Kendi başına inanmak değil, inananlara inanmaktır.
Tanrı'ya "inanmak" O'nun varlığından, belirginliğinden ve şu anda buradalığından kuşkulanmak demektir.
Ne estetik ne cinsel bir inancımız var ama hala bunlara sahip olmayı öğreniyoruz ve gerçek bir felaket olmayacak çünkü sanal felaket koşullarında yaşıyoruz. Hızla çoğalan aşırı şişen ama doğuramayan bir dünyanın bulantısı bu.

Jean Baudrillard 

Yan Değiniler // Ludwig Wittgenstein

Kendine bak - kendini hiçbir zaman anlamayacaksın. Çünkü kendini bir dizi tasarım içinde görüyorsun, sonunda da dağılıp gidiyor hepsi. Çünkü...