Tuesday, June 25, 2024

Zamanın Kokusu // Byung-Chul Han

"İyi zamana, 'faydasız' şeylerden kurtulmuş bir ruh erişebilir ancak. Ruhu arzulamaktan kurtaran boşluk zamanı derinleştirir. Bu derinlik her ânı Varlığın bütünüyle, onun kokulu ebediliğiyle birleştirir."

"Hayat ritmini tamamen kaybettiğinde, zamanda arızalar baş gösterir."
"Zaman, sürem kazandığında, bir anlatı gerilimi veya bir derinlik gerilimi elde ettiğinde, derinlik ve enginlik, yani bir uzam kazandığında bir koku yaymaya başlar. Zaman bütün derin yapısından veya anlamından koparıldığında, atomlaştığında, düzleştiğinde, cılızlaştığında veya kısaldığında kokusunu kaybeder."
"Zamanın öznesi artık düzen veren bir Tanrı değil kendini geleceğe yönelerek tasarlayan insandır."
Zamanın Kokusu, Byung-Chul Han

Şiire Çekiliyorum // Köksal Erdenoğlu

şiire çekiliyorum
şiir kurtar bizi yalnızlıktan,
anlamsızlıktan,
ölümden
kurtar bizi kendi vahşetimizden,
erkek olmaktan, kadın olmaktan kurtar bizi,
yaşlanmaktan, çocuk olmaktan, çocuk olamamaktan,
unutkanlıktan, mevsimleri unutmaktan mesela
iyileşmeyi engelleyen
karabüyülerden, dipsiz kuyulardan
unutamamaktan
kurtar aşkı zorbalıktan
şimdiyi kederden,
geleceği umutsuzluktan,
boğulan birini kurtarır gibi
arkadan yanaşarak
kurtar dünyayı,
kurtar insanı,
insandan...

köksal erdenoğlu 

Edebiyat / Felsefe // ke

kelimeleri bir mercek gibi kullanmaya edebiyat sis gibi kullanmaya felsefe denir..

ke

Olan Biteni Kaçırma Keyfi // Svend Brinkmann

Yalnız yaptıklarımız değil, kaçındıklarımız da bizi biçimlendirir.

Frankfurt için bir şeye değer vermek, onu arzulamaktan veya şehvetle istemekten farklı bir şeydir. Bir şeyi bir an canınız çekip sonra hemen unutabilirsiniz. Fakat bir şeye bir an için değer veremezsiniz. Değer vermek, zamanla olan, hayatınızı yaşama biçiminizin ve kimliğinizin parçası haline gelen bir başka deyişle, bir nevi temiz kalpliliğe ulaştığınızda olan bir şeydir.
Olan Biteni Kaçırma Keyfi
Svend Brinkmann

Monday, June 24, 2024

Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk // Maia Szalavitz

Bizler anı oluştururuz ama anılar da bizi oluşturur.

Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk, Maia Szalavitz 

Gelecekteki İlkel // John Zerzan

Gelecekteki İlkel, John Zerzan

Bildiğimiz şekliyle insan kültürü sona yaklaşmıştır.
Dünyanın en ilkel insanları sadece birkaç şeye sahiptir, ama yoksul değildir. Yoksulluk ne malın mülkün az oluşu, ne de sadece amaçlarla araçlar arasındaki bir ilişkidir; yoksulluk her şeyden önce insanlar arasındaki bir ilişki biçimidir. Toplumsal bir statüdür. Ve bu haliyle de uygarlığın bir icadıdır.
Avcı-toplayıcılar arasındaki şiddet konusunda ise, Lee şu tespitte bulunmuştur; "Kunglar kavgadan nefret eder ve kavga eden herhangi bir insanın aptal olduğunu düşünür­ler." Duffy'nin değerlendirmesine göre, "Mbutiler, iki in­san arasındaki her türlü şiddet biçimini büyük bir tiksinti ve nefretle karşılarlar ve bu şiddeti asla danslarında ve oyunla­rında temsil etmezler." Bodley ise, cinayet ve intiharın, dış etkilere maruz kalmayan toplayıcı-avcılar arasında "son de­rece seyrek" olduğu sonucuna varmıştır. Amerikan yerlileri­nin "savaşçı" doğası, Avrupalıların işgalci emellerini meşru kılmak amacıyla çoğunlukla uydurulmuştur; yağmacı uy­garlıkla karşılaştıktan sonra şiddet uygulamaya başlayan Komançi yerlileri, Avrupalıların istilasından önce, yüzyıllar boyu şiddet içermeyen bir yaşam sürdürmüşlerdi.
Ritüel, toplumsal tutunumun sağlanmasına ve güçlendirilmesine yarayan bir araç olarak gerekliydi; örneğin totem ritüelleri, kabile birliğini güçlendirmektedir.
Zaman içinde değil, sadece mevcut an içinde yaşayan insan mutludur. Hangi ihtiyaç mevcudiyet açlığımızdan daha büyük olabilir? Bu nitelik öylesine önemli ki onun yokluğu yoksulluğumuzun göstergesidir...
İşte zaman dışı olma böyle bir yaşama dayanıyordu ki bu da akla Whitrow'un sözlerini getiriyor; "İlkel insanlar mev­cut an içinde yaşarlar, tıpkı bizlerin de eğlenirken mevcut anda yaşaması gibi. Benzer bir yaklaşımı Nietzsche şöyle dile getirir; "Tüm zevkler sonsuzluğu arzular; derin, çok de­rin bir sonsuzluğu."
Erkekler tarafından kadınlara dayatılan şiddet de tarımla birlikte ortaya çıkmış ve kadınları birer ağır yük hayvanı ve çocuk bakıcısına dönüştürmüştür.
Derinlemesine radikal bir kadın kurtuluşu olmadığı sürece, artık her yerde korkunç bedellere mal olan ölümcül dalavere ve kötürümlüğün ellerine teslim ediliyoruz. Toplumsal cinsiyetin olmadığı başlangıçtaki bütünlük, kurtuluşumuz için bir reçete olabilir pekala...
Geleceği gördük ve bu bize acı veriyor.
Sakinleştiriciler artık dünyanın en çok tavsiye edilen ilaçlarıdır ve anti-depresanlar da satış rekorları kırmaktadır. Geçici bir rahatlamaya tüm yan etkileri ve bağımlılık yaratan özellikleriyle birlikte çarçabuk ulaşılırken, hepimiz gittikçe daha çok çöküyoruz.
Vahşi hayvanların et üreten birer makinaya dönüştürülmeleriyle birlikte, “toprağı” işleme düşüncesi insanlara dayatılan bir erdem haline gelmektedir; bu erdemin anlamı, evcilleştirme ve sömürü doğrultusunda insanların kendi doğasındaki özgürlükten koparılmasıdır.
İnsan konuşması, açığa çıkardığından çok daha fazla şeyi gizler; tanımladığından çok daha fazla şeyi muğlaklaştırır; ilişkilendirdiğinden çok daha fazla birbirinden koparır.
Doğa iyileştirir, doktorlar/danışmanlar/terapistler bakar.
Sanat; eşitlik içermeyen bir yaşamın ilk semptomları üzerinde inşa edilen bir toplumun bir arada tutulması için gerekli olan araçlardan biridir.
Açıkça görüldüğü gibi, psikolojinin kaynağı kısmen, cemaatin veya dayanışmanın olmayışı ve giderek ivme kazanan toplumsal parçalanmadır.
Uzamsallaştırma -tıpkı matematik gibi- ayrıma dayanır; uzamsallaştırmanın özü bölünme ve bu bölünmenin düzenle­nişidir. Zamanın bölümlere ayrılması (ki bu sayma veya ölç­menin ilk biçimi gibi görünüyor) kendi başına uzamsal bir eylemdir.

Saturday, June 22, 2024

Keşif // ke

ne keşfettim biliyor musun, cenneti isteyen kim, dünya iyi ve özümdeki belirsizlikten memnunum ama bu belirsizliğin kaygılarını, çelişkilerini taşıyabilecek güç isterim, özündeki belirsizliği isteyen özgürlüğü istiyor demek değil midir, dolayısı ile kantın dediği gibi mutluluk tüm hoşagiderliğiyle hiç de koşulsuz bir iyi değildir, mutluluğun -bilincinin bir niteliği olarak varetmek çaba istese de- zor bir şey olmadığını da keşfettim..

umutsuz bir başlangıç mutlu sondan iyidir.. tutuklu olma tutkulu ol.. ortaklaşacağımız şey, taneler ve dalgalar, iki birbirini seven insan gibi, böyle ışık gibi tekil olmayan bir ufuk olabilir..
uyumsuz olan uyumlu olanı sabote edemediği müddetçe ölü bir düzen içinde yaşasa da uyumlu olan kendini yeniden üretecek.. canlı olmaya bak, yazının hem zehir hem deva olduğunu unutma..
dünya ne kadar büyük ve sen ne kadar küçüksün, bu seni yumuşatabilir..

ke

Monday, June 17, 2024

Politik Ekoloji // Dimitrios Roussopoulos

Bu kitapta "çevrecilik" kavramı, sadece ortaya çıktıkları zaman ilgilenip altında yatan sistematik nedenlerle ilgilenmeyen bir yaklaşımı işaret edecek şekilde kullanılacaktır; bu haliyle çevrecilik önleyici olmak yerine tepkiseldir. Ayrıca yeni bir toplum türünde insanlar ile doğa arasında yaratıcı ve verimli bir simbiyotik ilişki potansiyelini göz ardı ederek bu gezegende yapabileceğimiz en iyi şeyin hayatta kalmak olduğunu varsaymaya eğilimlidir.
Çevrecilik akımlarından biri olan korumacılar (preservationists), her şeyi olduğu haliyle korumayı amaçlar ve dinamik bir dengenin ya
da homeostasis'in önemini gözden kaçırır. Bu görüşün içinden sonradan doğa korumacılık (conservationism) şeklinde başka bir akım daha ortaya çıkmıştır. Bu akıma göreyse, biyotik ya da biyotik olmayan tüm doğal kaynaklar ile tarihsel mirasımızın parçası olan her türlü kaynak gereksiz bir zarara uğramamaları için
dikkatli bir plan çerçevesinde kullanılmalıdır. Genel anlamda, doğa korumacılar belli toprak parçalarının ya da vahşi doğadaki
türlerin hayatta kalmalarını güvence altına almayı amaçlar. Tüm bu yaklaşımlar, çevreciliğe ilk bakışta anlaşılması pek kolay olmayan bir muhafazakarlık katmaktadır; çevre krizinden endişe duyarlar fakat bu krizi üreten toplumsal ve ekonomik yapıların sistematik biçimde dönüştürülmesiyle ilgilenmezler. Bu nedenler elitlerin çıkarları konusunda yanlı bir tutum almaya, zaten ayrıcalıklı olan kesimler için hayatı daha güzel kılacak reformlar öne sürerken toplumsal ve ekonomik eşitsizlik sorununu ihmal etmeye eğilimlidirler.
Politik Ekoloji
Dimitrios Roussopoulos


 

Gösteri Toplumu // Guy Debord

Spekülatif evrende değerini yitirmiş olan şey, herkesin somut yaşamıdır.

Birey, böyle bir toplumda bir nebze dikkate alınmak istiyorsa paradoksal olarak sürekli kendini yadsımak zorunda
kalacaktır.
İzleyici ne kadar çok seyrederse o kadar az yaşar; kendisini egemen ihtiyaç imajlarında bulmayı ne kadar kabul ederse kendi varoluşunu ve kendi arzularını o kadar az anlar.
Gösteri, mutsuzluğun dingin merkezindeki yıkım ve korkuyla çevrili mutlu bir birleşme imajından başka bir şey değildir.
Gösteri Toplumu, Guy Debord

Jean-Luc Godard

Fazlasını gören, fazlasını hisseden çok duyarlı sinirleri olan, gereğinden çok şey bilen insan için savaş hep vardır...

Din, hayır. Benim için ahlak, doğru ve gerçek olan davranıştır. Din, sadece bir inanıştır. İnsan şiire inanabilir, spora inanabilir, bunlar dinlerdir; ben dinlere karşı değilim, ama ahlakı dinin üzerine koyarım.
Jean-Luc Godard

Saturday, June 15, 2024

İnsan ve ''Herkes'' // José Ortega y Gasset

İnsan hep uçurumların arasında yürür; istese de istemese de, en sahici zorunluluğu dengesini korumaktır.
Mesele şu: İnsan, bir kez daha kendini yitirdi. Bir kez daha, çünkü ne yeni, ne de rastlantısal bir şey bu.
Günümüz dünyasında can çekişmekte olan bir büyük şey var ki, o da hakikat.
İnsan olmak önceden hazırlanılan ya da denenebilen bir şey değildir. Yani insanın konumu özünde belirsizliktir.

İnsan ve ''Herkes'', José Ortega y Gasset 

Tarihsel Bunalım Ve İnsan // José Ortega y Gasset

Kültür, insan denen yaratıkların, yaşam denen müthiş soruna topluca verdikleri bütüncül ve tümüyle varoluşsal yanıttır.

İnsanın doğası yoktur tarihi vardır.

"Bunalım" dediğimiz, insanoğlunun belli bazı şeylere tutunmuş, onların desteğinde yaşıyorken, başka şeylere tutunup onların desteğinde yaşamaya geçmesinden başka bir şey değildir.

Gerçekten de boş inanışlara kapılmış ruh, kendisine efendi arayan bir köpektir. En çok istediği şey hizmet etmektir: bir başka insana, bir imparatora, bir büyücüye, bir puta. Varolmanın çatışmalarını tek başına göğüsleme dehşetine katlanmak olmasın da ne olursa olsun.

Yaşam yalnızlıktır, kökten bir yalnızlık, derin bir yalnızlık. Ve, buna karşın, ya da bundan ötürü, yaşamda sözlere sığmayan bir arkadaşlık, topluluk, birlikte yaşama telaşı vardır.

Yaşam kültürlü olmalı, ama kültür de yaşamsal olmalı...

Sorun, içinde yer aldığımız toplumsal gerçeği değiştirmektir. Bu değişimi gerçekleştirmeye yarayan araca politika denir.

Tarihsel Bunalım Ve İnsan, José Ortega y Gasset

Friday, June 14, 2024

Görünmez Kentler // Italo Calvino

“Ersilia’da oturanlar kentin yaşamını ayakta tutan bağları belirlemek için evlerin köşeleri arasına, renkleri akrabalık, takas, otorite, temsil ilişkilerine göre değişen, beyaz veya siyah veya gri veya siyah-beyaz ipler gererler. İpler artık aralarından geçilmeyecek kadar çoğaldığında çekip giderler. Evler parça parça sökülür, ipler ve dayanakları kalır yalnızca… Ersilia’yı terk edenler

tüm ev eşyalarıyla konakladıkları bir tepenin eteğinden ovada yükselen kazık ve ip kargaşasına bakarlar. Ersilia kenti
halâ odur, kendileri ise bir hiç…”
Italo Calvino—

Thursday, June 13, 2024

Düşündükçe // ke

Doğru davranmak doğru düşünmekten sonra gelir ama onun da kendine has bir disiplini vardır..

yolu uzattıysak
daha çok şey görmüşüzdür
iki nokta arasında
Dünyanın, yaşamın, insanın peşinden sürüklenen kelimelere yalnızlığımızı da taşıtıyoruz.

Şizoid benliği evrensel birlik şifalandırır ancak bu çağda bu mümkün olmayabilir, yazar da diyor ya, bırak dağınık kalsın. Bazılarının odaları dağınıktır ama aradıkları her şeyi bulabilirler, rızaları dışında toplanmışsa oda, düzenleri bozulur. Aradığını bulabildiğin müddetçe bırak dağınık kalsın.

Okumak yemek yemek gibidir, düşünmek ise yemek yapmak ya da okumak kuyudan su çekmeye benzer, düşünmek ise kuyu açmak.
Bir şey köklü biçimde değişmişse onun içinde yaşam olanakları aramaktan başka şansımız yoktur.
Hepimiz kendimize inanırsak hepimiz farklı bir şeye inanmış oluruz..
Üstinsan değil, altıüstü insan..
Gregor Samsa böcek değil kurbağaya dönüşmüş, onu bir prenses öpmüş, prenses de kurbağaya dönüşmüş...

ke

Ferit Edgü

İşkence etme diye tekrarlıyor Birinci Ses. Sorularınla, susmalarınla, bakışlarınla işkence etme. Konuş. Anlat. Düşle. Ama işkence etme.

İnsanoğlu kendine yetmesini bilseydi, önemli bir sorunu çözümlemiş olurdu.
Ferit Edgü

Mutlusuz da Olmaz // ke

 

Mutlulukla ilgili üç temel yaklaşım ele alınıyor.
Zevk ve sosyal ilişki odaklı keyifli yaşam.
Kendinden öte şeylerle ilgilendiğin anlamlı yaşam
ve kendini geliştirmeye yöneldiğin değerli yaşam.
Kişi bunlardan birine yoğunlaşabileceği gibi üçüyle de belirli oranlarda temas edebilir.
Eleştirel zihin mutsuz edebilir ama doğru insan olmak kişiliğimizin temel taşlarından biridir ve yükseklik ve derinlik kazandıran şey de eleştirel zihindir. Adornonun şu sözünü ara ara tekrar ederim: Aklın en doğru ahlakı özeleştiridir.

Nevrotik Bir Gezegenden Notlar // Matt Haig

Nevrotik Bir Gezegenden Notlar, Matt Haig

Zihnimizi kapamayı isteyen bir dünyada, zihnimizi olabildiğince açık tutmalıyız.
Bilmek için öğrenmekten çok, size kazandırabilecekleri için öğrenmek, insan olma mucizesinin değerini azaltan bir şey. Bizler kendimizi ve dünyayı öğrenme yoluyla anlayabilen, düşünen, hisseden, sanat yapan, bilgiye aç, muhteşem hayvanlarız. Bu tek başına yeterli.
İnternet insanın yarattığı ama anlayamadığı ilk şey, yaşadığımız gelmiş geçmiş en büyük anarşi deneyi.
Evrenin iyileştirebileceğinden emin olabileceğiniz tek bir köşesi var, kendiniz.
Çılgın bir dünyada çıldırmadan nasıl yaşarız?
Evet, darmadumanız belki. Ama esas gücümüz de bu darmadumanlığımızda.
Hayatta olduğumuz için acayip şanslı hissetmekle kalmayıp bunun farkında olmakla da kendimizi ödüllendirelim.

Monday, June 10, 2024

İyi Bir Güneş // Ece Ayhan

Yatağımın serin beyaz örtüsüne yerleştirdim kafamı. İyi bir güneş görmek istiyordum sabahleyin. İyi bir güneş.

Ece Ayhan, İyi Bir Güneş 

Sol Popülizm // Chantal Mouffe

Chantal Mouffe, Sol Popülizm

"Aşırı solun asıl hatası bunu daima göz ardı etmiş olmasıdır. İnsanların gerçeklikleriyle değil, kendi kuramlarına göre nasıl olmaları gerektiğiyle alakadardırlar. Sonuç olarak, kendilerine, insanların içerisinde bulundukları durum hakkında "gerçeği" fark etmelerini sağlama rolünü atfederler. İnsanların kanlı canlı tanımlayabilecekleri hasımlar belirlemektense "kapitalizm" gibi soyut kategorileri kullanırlar ve bu yüzden insanların politik anlamda hareket etmeleri için gerekli olan duygulanımsal boyutu harekete geçirmekte çuvallarlar." 

Benim İçin Bazı Şeyler // ke

Benim İçin Bazı Şeyler
zaman: yaranın üstündeki pıhtılaşmış kan..
internet: kafatasına saplanan bir pipetle beynini emen aparat..
aşk: mükemmel düş....
şiir: onikiden karavana..
özne: unutkanlık abidesi..
sevgili: içinde köpüren dalga..
geçmodern insan: çeyrek ciğerle nefes almaya çalışan çeyrek insan..
okul: mıymıntı tezgahı..
politika: rasyonel katakulli..
yaşam: sönük curcuna..
müzik: inat da muraddır abiler..
uyku: sadık şölen..
kahve: yatıştıran uyarıcı..
ot: ekstra titreşim..

ke 

Darwin ve Sonrası // Stephen Jay Gould




Darwin ünlü bir sözünde, organizmaların yapısını tanımlarken hiçbir zaman "üstün" ya da "aşağı" denmemesi gerektiğini kendisine anımsatır - çünkü bir amip kendi çevresine, bizim kendi çevremize sağladığımız kadar iyi uyum sağlamışsa, daha üstün yaratıklar olduğumuzu kim söyleyebilir?

Stephen Jay Gould, Darwin ve Sonrası

Rüzgarın Şarkısını Dinle // Haruki Murakami

Herkes bir gün ölür. Ama ölene kadar bir şekilde elli yıl falan yaşamak zorundasındır ve bir sürü şeyi düşünerek elli yıl geçirmek, açık konuşayım, hiçbir şey düşünmeden geçireceğin beş bin yıldan çok daha yorucudur.

Rüzgarın Şarkısını Dinle
Haruki Murakami

Cavidan-Name // Fazlullah Esterabadi

Muhakkak ki, ruh büyük bir yaratıştır. Tanrı ondan daha büyük bir şey yaratmamıştır.

Cavidan-Name

Fazlullah Esterabadi 

Martin Heidegger

İnsanoğlu varlıkların efendisi değildir; varlığın çobanıdır.

Felsefe yapmak Varlık'ın anlamını sorgulayan sorular sorarak onu açıklamaktır.
Her soru bir arayıştır.
Öyle şeyler vardır ki, bize kendisini, kendiliğinden, adeta kendi evinden düşünülmesi gereken olarak sunar. Yine öyle şeyler vardır ki, bize hitap ederek, kendisini muhakeme etmemizi, düşünerek kendisine yönelmemizi ve onu düşünmemizi ister.
İnsan ancak ilişkileri ve bağlamsallığı içerisinde anlaşılabilir.
Yaşamın sınırlı oluşu, beni geçmişin zincirinden kurtarır ve geleceğe serbest bırakır. Kısa bir süre burda olmamın bilincinde olmakla, bu yaşamda yapmak istediklerime hemen burada başlamanın ötesinde başka bir yolum olmadığını görürüm.
Martin Heidegger

Tuesday, June 4, 2024

Demokratik Paradoks // Chantal Mouffe

Chantal Mouffe, Demokratik Paradoks


İyi seçim yaptığımıza dair tam bir tatmine hiçbir zaman ulaşamayız, çünkü alternatiflerden birinin lehine olan bir karar, ötekinin daima zararına olacaktır. (...) Politikleşme katiyen sonra ermez, çünkü kararverilemezlik, kararın ta kendisindedir. Her konsensüs özünde istikrarsız ve kaotik bir şeyin istikrarlılaştırılması olarak görünür. Kaos ve istikrarsızlık indirgenemez, ancak bu hem bir risk hem de bir şanstır, zira kesintisiz istikrar politikanın ve etiğin sonu anlamına gelir.

Edebiyat Nedir?// Friedrich Nietzsche

Ayartıcıların en güzeli olan sanat, hayat yaşamaya değer, demektedir. Bilim ise, hayat tanımaya değer, demektedir.
Friedrich Nietzsche, Edebiyat Nedir?

Farkındalığın Işığı // Jiddu Krishnamurti

“Özgürlük, adalet ve iyilik; bu üç şey, insanlığın uygarlık ta­rihi boyunca peşinden koştuğu ama çözümünü bulamadığı üç soru -özellikle adalet. Ama bu dünyada adalet yok. Kimi zeki ki­mi değil; kimi güçlü kimi değil; kimi dünyayı dolaşarak önemli insanlarla tanışıyor, kimi küçük bir kasabanın küçük bir odasın­da ömür boyu çalışıyor. Adalet nerede? Dış aktivitelerde mi? Ki­mi başbakan, kimi uluslararası bir şirketin başı oluyor, kimi ömür boyu bir işçi olarak kalıyor. Dünyadaki dışsal eşitlik çaba­ları adaleti getirebilecek mi? Yoksa adalet bunlardan başka bir yerde mi?
Adalet bütün olmak, entegre olmak, parçalanmamış olmak, onurlu olmak anlamına gelir. Bu da ancak kıyaslamanın olmadı­ğı yerde mümkündür. Ama daima kıyaslıyoruz. Daha iyi ev, da­ha iyi araba, daha iyi konum, daha fazla güç vb. Kıyas, bir öl­çüm. Ölçümün olduğu yerde adalet olamaz. Taklidin, biçimcili­ğin olduğu yerde, çoğunluğun doğru düşündüğü varsayılan yer­de adalet olamaz.”

Jiddu Krishnamurti, Farkındalığın Işığı 

Sunday, June 2, 2024

Güzelin Güncelliği // Hans Georg Gadamer

Hans Georg Gadamer, Güzelin Güncelliği


Büyük sanatçılar kendilerini daha o zamanlar endüstri ve ticari bir toplumda mekansız olarak görmeye başladılar; öyle ki, gezen insanların eski ve kötü ünlerinin, bu sanatçıların kendi bohem yazgılarında onaylandığını fark ettiler.

Geçici olanda bazı kalıcı olanların bulunabileceğini göstermek, dünün, günümüzün ve her zamanın sanatına ait bir görevdir.

Çorak Ülkenin Bittiği Yer // Theodore Roszak

Farzediniz ki, bütün yaradılış derinlerde gömülü bir akrabalığın sessiz dili ile konuşmaya başladı bize

Theodore Roszak, Çorak Ülkenin Bittiği Yer

Ahlak // Bernard Williams

Hakikaten ahlaki eylem, ahlaken Doğru olduğu mülahazasıyla motive edilmeli ve başka hiçbir mülahazayla motive edilmemelidir. İnsanın doğasına dair mülahazalardan biricik bir ahlaka ve biricik bir ahlaki ideale doğrudan bir yol yoktur.

Aristoteles şunu açık kılar ki, insan insan olduğu ve bir tanrı olmadığı için, insanın hayatı sadece entelektüel araştırmaya hasredilemez ve insan karakter erdemlerinin gerekli olduğu bir hayata da sahip olmalıdır.
İyilik için kafamıza göre kriterler icat etme özgürlüğümüz yoktur.
Art alanda hiçbir ahlaki anlaşmanın olmadığı yerde rasyonel tartışma da olamaz.
Bernard Williams, Ahlak

Thursday, May 30, 2024

Daniel C. Dennett

Bilinçli zihin, sadece beyinden ibaret olamaz.


Nasıl ki yalnızca ellerinizle pek marangozluk yapamazsanız yalnızca beyninizle de pek fazla düşünemezsiniz.

Ama metaforlar metaforlar değillerdir; metaforlar düşüncenin araçlarıdırlar. Araçlarımızla inşa ettiğimiz şeye bir bakın. Onlar olmadan bunu nasıl hayal edebilirdik?

Evet, düşünme aletleri aynı zamanda birer silahtır ve savaş imgelemi de gayet uygundur.

Daniel C. Dennett

Wednesday, May 29, 2024

Jose Ortega y Gasset

Çağımızın kendi kendisini nasıl hissettiğini açıklamak kolay değil: Diğer dönemlerden ileri olduğunu sanmakta, aynı zamanda kendi kendini bir başlangıç olarak algılıyor, aslında bir can çekişme olmadığından da emin değil. Hangi anlatımı seçmeliyiz? Galiba şunu: Tüm öteki çağlardan üstün, ama kendi kendisinin altında. Son derece güçlü, aynı zamanda yazgısına güvensiz. Elindeki güçlerden ötürü gururlu, aynı zamanda ürküyor onlardan.


Jose Ortega y Gasset

Modern Araştırmacı // Jacques Barzun

Yazar sık sık "bunu da yazmamız gerekir mi?" sorusunu sorar. "Bunu okumak istemezler," cevabını da aynı sıklıkta verebilmelidir.

Kötü genellemeler genellikle dilin düşünülmeden kullanılmasından kaynaklanır. Yazar, elindeki bilgiler tümel önermeler olmaya yeterli değilse bile, "hepsi", "her", ya da "hiçbir" gibi sözcükler kullanır; aslında doğru olan, "hemen hemen", "neredeyse", "genellikle", "bir anlamda", "ancak", "belki" gibi niteleyiciler kullanmaktır.
Jacques Barzun, Modern Araştırmacı

Sunday, May 26, 2024

Rıchard Davıd Precht

Maymunların 200 türünde de sosyallik, şefkat, merhamet, hile, şiddet, işkence, başkasına iyi davranarak kendini güvenceye alma eylemlilikleri mevcuttur. Eğitilen şempanzeler 90 IQ değerine ulaşabilmektedir; 25 yıl eğitim alan KOKO'ya, öğrendiği işaret kartları ile ölümü anlatması söylendiğinde Rahatlık-Çukur-Hoşçakal kartlarını göstermiştir.

100 milyar nöron ve 500 trilyon bağlantısı olan beyin, araştırmanın hem nesnesi hem de öznesi olabilen tek yapıdır.

Ben, değişmez, kesin sınırlı ve belirli bir bütünlük değildir ve cerrahi yöntemle beyinden çıkarılamaz. Doğuştan gelen özellikler %40-50'sini, 5 yaş bitimine kadar edinilenler %30-40'ını, sonradan öğrenilenler ise kalan %20-30'unu oluşturur.

Ayna Nöronlar, beynin prefrontal lobunda yer alır ve başkalarıyla özdeşleşme-taklit etme hareketlerinden, işitme ve görme ile ahlakın gelişiminden sorumludurlar.

Araştırmalar, duyguların akıl ve deneyim ile eğitilebileceğini göstermiştir.

Soru arayışı, çoğu kez sorudan daha kıymetlidir.

İnsan, kendini doğa ve evrim dışında gören ve aşırı çoğalan doğal bir felakettir.

Belirli bir gelirin altında kalmak sıkıntılar yaratırken, fazla gelir ise bir miktardan sonra düz çizgiye yakın bir grafiğe dönüşmektedir. "Hep daha fazlası" hali, ilaç bağımlılığı ve kronik hoşnutsuzluk benzeri etki yaratmaktadır.

"Akılcı davranma" kararında bile ilk tetiği çeken yarım saniye farkla duygu/sezgi önceliğidir. Akıl hemen ardından devreye girer ve sadece durdurma şansına sahiptir.

Zevkin geçici hoşluğu, iyi ve erdemli bir yaşamla gelen kalıcı huzur karşısında tüy kadar hafif kalır.

Dilin etkili kullanımı susma sanatını da kapsar.

İnsan, akıllı ama aynı zamanda kendine fazla değer veren bir hayvandır. Çünkü onun aklı, büyük gerçeğe değil, sadece yaşamdaki küçük şeylere göre düzenlenir.

Zeka, ne yapacağımızı bilmediğimizde devreye girendir.

Rıchard Davıd Precht 

Hayvan Özgürleşmesi // Peter Singer

Peter Singer, Hayvan Özgürleşmesi
Vejetaryenlik bir tür boykottur. Çoğu vejetaryen için bu boykot kalıcı hale gelir; çünkü et yeme alışkanlığını bir kez kıran bir kişi basit bir damak zevkini tatmin etmek için hayvanların kesilmesini bir daha onaylayamaz; ama günümüzde kasaplarda ve süpermarketlerde satılan eti boykot etmek konusundaki ahlaksal yükümlülük, sadece acı çektirmeye karşı olan, öldürmeye karşı olmayan kişiler için de eşit derecede kaçınılmazdır. Eti ve hayvan fabrikalarında üretilen bütün diğer ürünleri boykot etmediğimiz sürece, her birimiz, sınai çiftliklerin ve besin elde etmek amacıyla hayvan yetiştirirken başvurulan bütün diğer zalimce uygulamaların varlığına, refahına ve gelişimine katkıda bulunuyor olacağız.
Bir hayvanı öldürmek başlı başına rahatsız edici bir eylem. Yiyeceğimiz hayvanları kendimiz öldürmek zorunda kalsak hepimizin vejetaryen olacağı söylenir. Gerçekten de hayatı boyunca bir mezbahaya girmiş çok az insan vardır ve televizyonlar da mezbahaları göstermeyi sevmez. İnsanlar, satın aldıkları etin acısız bir biçimde öldürülmüş bir hayvanın eti olmasını umsalar bile bu konuda gerçekleri öğrenmek istemezler; ama et satın alarak hayvanların ölümüne sebep olan insanlar, ne hayvanların nasıl öldürüldüğünden ne de et üretiminin diğer aşamalarından habersiz bırakılmayı hak ediyor.

Belki bir gün hayvanlar dünyasının geri kalanı da kendilerinden ancak zorbalık yoluyla esirgenen haklara sahip olacaktır. Fransızlar bir insanın sırf derisi siyah diye kayıtsız şartsız bir zalimin keyfine terk edilemeyeceğini anladılar. Belki bir gün bacak sayısının, derideki tüy miktarının ya da sağrı kemiğinin nerede bittiğinin de duyguları olan bir varlığı aynı akıbete terk etmek için eşit derecede yetersiz sebepler olduğu anlaşılır. Bu aşılamaz sınırı çizecek başka ne olabilir? Akıl yürütme yetisi mi? Ya da belki konuşma yetisi mi? Ama yetişkin bir at ya da köpek, gerek akıl gerekse iletişim kurma açısından, bir günlük, bir haftalık hatta bir aylık bebekten kat kat üstündür; ama öyle olmasa bile bu neyi gösterirdi ki? Sormamız gereken soru, “akıl yürütebiliyorlar mı?” ya da “konuşabiliyorlar mı?” değil, “acı çekebiliyorlar mı?” olmalıdır. 

Saturday, May 25, 2024

Çatışan Feminizmler // Judith Butler

Kadı­nın anlamını mutlak bir biçimde sabitlemenin olanaksızlığı, sonsuz bir dönüşüm olanağı yaratır. Ve bu olanaksızlık sayesinde, bizi ken­di farklılığımızın hakikatine güya hapseden herhangi bir kurama meydan okuyabiliriz.


Judith Butler, Çatışan Feminizmler

Friday, May 24, 2024

Tohumun Hikayesi // Vandana Shiva

Ticari olarak "çok değerli" ya da "atık" olarak etiketlenen bitkilerin tamamı doğal uyum ve biyoçeşitlilik açısından vazgeçilmezdir.
Endüstriyel bakış açısıyla yapılan ekim ve dikimler, bir ormanın değerini bütün olarak hesaplamaz. Endüstri için ormanda değerli sayılan tek şey kereste miktarıdır! Orman ürünleri ile başlayan bu "yararlı", "yararsız" sınıflaması zamanla tarım ürünlerini içine alacak şekilde genişledi. Buna "Yeşil Devrim" adı verildi. Yanıltıcı bir isim olan "Yeşil Devrim", insanları bitki örtüsü zayıf olan topraklarda; mısır, soya, buğday ve pirinç gibi parasal değeri yüksek ürünleri yetiştirmeye yönlendirdi. Oysa bu alanlar toprağın verimli hale gelmesine yardım eden örümcek gibi canlıların yaşaması, birçok hayvanın beslenmesi ve köylülerin kulübelerini inşa etmeleri için elverişliydi. Doğanın ve üzerinde yaşayan canlıların ihtiyaçlarını

dikkate almayan bu bakış açısı toprağın üretim döngüsünü bozdu. Zamanla insanlar temel ihtiyaçlarını üretemediler. Kendine yeten bir hayat sürdüremediler. Bu yüzden borçlanmaya başladılar. Sonuç olarak, insanlar gıda olarak kullanabilecek 8500 tür üretmek yerine, dünya pazarına satılsın diye 8 tür yetiştirmeye başladı. Geçmişte birçok türün birlikte üretildiği tarım alanları bugün sadece birkaç tür için kullanılıyor. Bu yeni tarım anlayışında bitki, hayvan ve insanların temel ihtiyaçlarına yer yok. "Yeşil Devrim" adı verilen bu anlamsız fikir, birçok bitkinin ve tohumun yok olmasına neden oldu.

Vandana Shiva, Tohumun Hikayesi

Toprak, her neslin geçmişi ve geleceğidir.

Ekolojik vicdanımın uyanışı! Çevrenin yok oluşu ve yoksulluğun artması arasında bir bağ olduğunu anlamamı sağladı.

Kendi doymak bilmeyen ihtiyaçlarını karşılamak için doğanın kaynak­larını aşırı kullanan bencil bir insan, hırsızdan başka bir şey değildir; çünkü bir kişinin kendi ihtiyaçlarının ötesinde kaynak kullanması, baş­kalarının hakkı olan kaynakların da kullanılmasına yol açacaktır.

Genetiği değiştirilmiş ürünler ve gıda üzerindeki ihtilaf "kül­tür” ve "bilim” arasındaki bir ihtilaf değildir, iki bilim kültürü arasın­dadır: bu kültürlerden birincisi saydamlık, kamuya hesap verme, çev­re ve insanlara karşı sorumluluk ilkesi üzerine kuruludur. Diğeriy­se kâr, kapalılık, gizlilik ve sorumsuzluk üzerine kuruludur.

Şirket güdümlü reformlar ekonomik ve siyasi güçlerin birleşmesine, eşitsizliklerin derinleşmesine ve siyasetçilerin aslında temsil etmesi gereken insanların iradesinden gittikçe daha fazla uzaklaşmasına sebep olur.

Çeşitlilik, çevremizdeki gıda sistemlerini dönüştürebilmemiz için gerekli temeli sağlar: ekinlerin çeşitliliği, yemeklerin çeşitliliği dolayısıyla kültürlerin çeşitliliğidir. Çeşitlilik, monokültüre karşı hem bir direnç hem de yaratıcı bir alternatiftir. İnsanlığın sahip olduğu gücün asıl kaynağı eşsizlik ve çeşitlilikten gelir. Bu kendimizden vazgeçmediğimiz sürece asla yok olmayacak bir hediyedir.

Vandana Shiva, Çalınmış Hasat



Thursday, May 23, 2024

Alain Badiou

 "[İnsanın] İyi’yi hayal etmesini, kolektif güçlerini ona adamasını, bilinmeyen imkânları gerçekleştirmek için çabalamasını, mevcut olandan radikal bir biçimde koparak olabileceği düşünmesini yasaklamak, ona insanlığı yasaklamaktır."

Alain Badiou

Ursula K. Le Guin




Biz özneyiz, aramızda bize nesneymişiz gibi davrananlar yanlış, insanlık dışı, doğaya karşı davranıyorlardır. Ve bizimle birlikte, en büyük nesne olan doğa, onun yorulmadan yanan güneşleri, dönüp duran galaksi ve gezegenleri, kayaları, denizleri, balıkları ve eğreltileri, köknar ağaçları ve küçük tüylü hayvanları, hepsi özne oldular. Onlar bizim bir parçamız, biz onların bir parçası olduğumuz için. Etimiz, kemiğimiz. Biz, onların bilinciyiz. Eğer, biz bakmayı bırakırsak, dünya kör olur. Eğer, biz konuşmayı ve duymayı bırakırsak, dünya sağır ve dilsiz olur. Eğer, düşünmeyi bırakırsak, düşünce olmaz. Eğer, kendimizi yok edersek, bilinci yok ederiz.

Ursula K. Le Guin

Wednesday, May 22, 2024

Paris Sıkıntısı // Charles Baudaleire

paris sıkıntısı

XXXIII
SARHOŞ OLUN
“Her zaman sarhoş olmalı. Her şey bunda: tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken Zaman’ın korkunç ağırlığını duymamak için durmamacasına sarhoş olmalısınız.
Ama neyle? Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun.
Ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız, sorun, yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun. ‘saat kaç?’ deyin; yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir yanıtı size: ‘Sarhoş olma saatidir! Zamanın inim inim inletilen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz.” (S. 80)
Baudelaire, Charles.

Dünya // ke




dünyanın iyi bir yer olmasını istersen delirirsin, belki ileride iyi olabilir ama içinde bulunduğumuz dünya ne iyidir, ne kötüdür, hem iyidir, hem kötüdür, iyilikleri de başına gelebilir, kötülükleri de, iyilik gelmişse şükredersin, kötülük gelmişse küfredersin, kötülük için de şükretmek gerektiği söylenir, başka bir iyiliğe gebe olabileceği ama kimse ermiş olmak zorunda değildir.. sonra iyilik gelirse iki kere teşekkür edersin, olur biter.. gayret, arkadaş, gayret.. derler ki gayreti elden bırakma..

(biz bir ermiş fotoğrafı koyalım yine de, ne demişti, ermiş sürekli deneyen bir günahkardır))
(dünya saçmalıyor değil mi, yoruldun değil mi, yalnız değilsin.)

Epistemoloji / Ontoloji (ekşi)

(ekşi) epistomoloji; bir şeyi bilmenin ne demek olduğundan önce, gerçekten bilinebilecek bir şeylerin var olup olmadığıyla ya da başka bir deyişle "bilme"nin olanaklı olup olmadığı sorunuyla işe başlayan felsefe alanıdır. ardından gelen sorunlar, bilginin hangi kaynaktan doğduğu, güvenilir bilginin hangisi olduğu ya da bilgi için herhangi bir ölçütün bulunup bulunamayacağı şeklinde sıralanabilir. insan düşüncesinin gelişiminin temelinde yer alan tartışmaları içerir. yolları sarp ve dikenlidir.
"sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi.
bilmez ki sorsun, bilse sorardı."
(bkz: sadi-i şirazi)
epistemolojiye dair her seçim, (o seçimi yapan biliminsanı bunun farkında olmasa bile) ontolojik bir önkabulü de beraberinde getirir. bu nedenle, belli bir epistemoloji ile hareket edilerek varılan sonuçlar, dayandıkları ontolojik varsayımların doğrulukları ölçüsünde (ya da o varsayımların geçerli oldukları şartlarda) geçerlidir.
ontoloji olmadan, epistemoloji de olmaz. (neyi bilmeye çalıştığını bilmeden, onu nasıl bileceğini nereden bileceksin?)
bilginin sınırını, kaynağını, değerini, doğruluğunu ve yanlışlığını araştıran felsefe alanıdır.

(ekşi) ontoloji; hem felsefi bilgi hem de bilimsel bilgi, “varolan” bir şeyin bilgisidir. bu varolan “şey” maddesel, inorganik, manevi, organik, ruhsal, ideal, bir şey olabilir. bütün insan bilgisinin varolan bir şeye dayanan bir bilgi olması felsefi ve bilimsel bilgiyi birleştirir. felsefe ve bilimi birleştiren “varolan” şeylerin bilgisini araştırma alanına ontoloji (varlık bilim) denir.
genel anlamda ontoloji, insanın evrendeki yeri ve rolü, olayların oluş biçimleri, evrenin düzeninin anlamı gibi konularla ilgilenir. sosyal bilimler açısından düşünüldüğünde “sosyal dünya nasıl algılanır ve anlaşılır?”, “insan olma nedir?” gibi sorulara yanıt ararken, eğitim açısından düşünüldüğünde ise “okulun varlık amacı nedir?”, “aktif öğrenmenin yararı var mıdır?”, “uygulanmakta olan ilköğretim programının yararları ve eksikleri nelerdir?”, “herkese uygun etkili öğrenme stratejileri var mıdır?” ve benzeri sorulara cevap arar.
fidan ve erden’in tanımına göre ontoloji; madde, yaşam, insan, dünya ve evrenle ilgili bir bütünlük arayışı içindedir. hayat ve evren hakkında genel bir görüş, genel bir ilke bulmaya çalışır. temel olarak bilimsel bilgileri alır ve onların ötesinde bilime yol gösterici görüşler ve hipotezler ortaya koyar.

 

Zamanın Kokusu // Byung-Chul Han

"İyi zamana, 'faydasız' şeylerden kurtulmuş bir ruh erişebilir ancak. Ruhu arzulamaktan kurtaran boşluk zamanı derinleştirir. B...