hikayemiz yazılacaksa bir yerlerine ilişecek bir leke gibi. bandolar, fenerler olacak orada bir yerde. uzaktan gelecek sesi, hafif bir meltem gibi. kulak kabartacağız tümo gürültünün içinde, anı, zamanı yavaşlatacağız. tuttuğumuz elleri, baktığımız yüzleri unutacağız bir süre. uzaktan gelen bu sese dönüşeceğiz.
yüreğimizin herhangi bir katmanında daha önce hissetmediğimiz bir şey uyanacak. melodinin duygularımız üstündeki etkisi bizi dehşete düşürecek. şaşıracak, korkacak, endişe edeceğiz. terimiz akacak nehirlere. gitmeye, bulmaya çalışacağız bu sesi. ormanda kaybolmuş küçük kızı arayacağız. o bandoyu, müziği arayacağız, bulmak istediğimize emin olmadan.
piyanistin zarif parmaklarına inen ışığı izleceğiz. saksafonun nabızla tuttuğu ritmin döndürdüğü dünyaya eşlik edeceğiz yanan bakışlarımızla. ağzında sigarası, yırtık deri ceketi, dağınık saçlarıyla siyah/beyaz bir sahnede kimseye aldırmadan şarkı söyleyen o insanı arayacağız.
esrarın, bilinmeze karşı duyulan korkunun keşfiyle, cesarete dönüşen kayboluşun, kehanetin yasını aralayacağız. şarkı söyleyip yıldızlar halısının üstünde uzanıp birbirimize dokunacağız.
içimizde vahşi şeylerin büyüdüğü bir gecede lilah, biz başkalarına adanan ve bunu hiç bilmeyen bir şarkı olarak kalacağız.
No comments:
Post a Comment