Friday, January 31, 2025

Jacques Derrida

Gerçeklik, yanılsama olduğu unutulan yanılsamadır.

Yol bir yöntem değildir; bu açık olmalı.
Yöntem, yolun kontrolünü almak ve uygulanabilir kılmak için kullanılan bir tekniktir. (Analiz, yapısöküm, münazara, tanıklık vb.)
İnsan olmayan tüm canlıların tek bir kategori altında toplamak, öncelikle, aptalca bir tutumdur, teorik açıdan saçmalık ve tam da insanların hayvanlara uyguladığı gerçek şiddete iştirak etmek demektir. Mezbahanelere, endüstriyel muamelelere maruz kalmalarına, tüketilmelerine yol açan şey budur.
Jacques Derrida

Thursday, January 30, 2025

Sanat / Şiir / Şair

İçerisinde zehirlenme bulunmayan hiçbir sanat yoktur. Fakat çılgın bir zehirlenmeden bahsediyorum! Mantığın bocaladığı! Çılgınlık! Çılgınlığın en üst seviyesi! Bunaklığa doğru gitmek! Sanat, insanın ulaşabileceği en mest edici eğlencedir. Sanat sizi biraz güldürmeli ve biraz da korkutmalıdır. Yani, sizi sıkmadığı sürece, size her şeyi yapabilir.

Jean Dubuffet


Şiir, tüm sanatların pasaportudur. Sanatta herhangi bir şey yapmak isteyen bir insanın kendi ‘şairliğine’ sahip olması gerekir. Ayrıca tüm sanat türleri, şiirin çeşitleridir. Bu durumda, fotoğrafı şiirden daha basit ya da romanları şiirden daha zor olarak adlandırmak mantıksızdır.
Kitasono Katue
Bir şair olarak etrafımda olup biten şeylere dair bir göz ve anten olmanın görevim olduğunu düşünüyorum. Umutsuz, karmaşık, kullanılmış ve çıkış yolu arayan insanlara karşı daima bir beraberlik hissettim.
Jonas Mekas

Wednesday, January 29, 2025

Toplumsal Ekoloji Ve Komünalizm // Murray Bookchin

Kapitalizm sadece insan olma halini çok daha akıl dışı bir hale getirmekle kalmamış, bir zamanlar kendisine karşı çıkmış olan bilinci de belli ölçüde kendi yörüngesine sokmuştur.

Piyasa ekonomisi değerleri gittikçe artan bir biçimde ailevi, eğitimle ilgili, kişisel ve hatta manevi ilişkilere sızmıştır ve iş hayatındakileri andıran pragmatik davranış normları yerine yardımlaşma, idealizm ve ahlaki sorumluluk gibi normlar ortaya çıkaran kapitalizm öncesi gelenekleri saf dışı etmiştir.
Bir zamanlar insanlar arasında daha büyük bir işbirliği ve birbirini önemseme duygusu yaratacak bir gelişime duyulan inanç olarak algılanan ilerleme düşüncesi, artık gitgide artan rekabet ve pervasız bir ekonomik büyüme ile özdeşleştirilmektedir.

Toplumsal Ekoloji Ve Komünalizm, Murray Bookchin

Sunday, January 26, 2025

Dolaylı Eylem // Ulus Baker

Dolaylı Eylem, Ulus Baker

Bir tek Foucault iktidarın icra edil­me tarzına önem verdiği ölçüde iktidar mefhumunun geçer­li olabilecek bir tasvirine girişebildi: iktidarı bir kişinin, bir sı­nıfın özü, özelliği veya mülkü olarak değil, dayanaklarıyla işle­yen öznesiz bir yapı olarak ele aldı... buna göre iktidar her tür­den “soysuz” aracılığıyla işler - muhbir, kapıcı, kriminel, kü­çük polis, sokak bekçisi, anababa, “social worker”, hastanede doktor, okulda öğretmen, subay, gardiyan, akademisyen... yani sayın sayabildiğiniz kadar... İşte bu hepimiziz...
Herhangi iki ya da da­ha fazla kişi arasında oluşabilen ve bireylikleri ayakta tutan, yoketmeyen tek birliktelik tarzı dostluk değil midir? “Dost acı söyler” diyerek dostluğa katlanmaz mıyız? Dostluğun bitişi, üs­telik, evliliğin bitişi ya da komşunuzu dövmeniz ya da öldür­meniz kadar trajik de değildir. Kendi yollarınıza ayrılırsınız, olur biter. Dostluk özgürlükte yıkanan tek ilişki tipidir, üstelik onu hayvanlarla, bitkilerle ve cansız varlıklarla bile kurabilirsi­niz. Eski Yunanlılar “marangoz odun dostudur”, “demirci de­mir dostudur” demiyorlar mıydı?

Saturday, January 25, 2025

Milan Kundera

Konuşmak zaman doldurmak değildir, tersine, zamanı konuşma düzenler, zamanı yöneten konuşmadır ve uyulması gereken yasaları o koyar.
Beden bir kafesti ve bu kafesin içinde bakan, dinleyen, korkan, düşünen ve hayretlere düşen bir şey vardı; bu bir şey, beden çıkarıldıktan sonra geriye kalan, ruh idi.
Yük ne kadar ağır olursa, yaşamlarımız o denli yaklaşır yeryüzüne, daha içten olur.
Kuşkusuz benim de çok kusurlarım olmuştur, ama tek bir şeyden eminim, o da şu: Hiçbir zaman duygularımı gizleyip ikiyüzlülük etmedim, insanların yüzüne her zaman düşündüğümü söyledim.
Aşk kaybettiğimiz yarıyı özleyişimizdi işte.

Milan Kundera 

Thursday, January 23, 2025

Yaşam // Oruç Aruoba / Andrey Tarkovski

21.

Yaşamda en zor işin, kendi yolunu yürümek olacak - ve, ilişkin olan, önem ve değer verdiğin kişilere, bunu anlatmak: Yaşamının yaşadığın kadarıyla, yalnızca senin yaşamın olduğunu, ilişkide olmanın da, bu temel gerekliliği engellemediğini,
engellememesi gerektiğini...
Ama, anlatamayacaksın ki...
- Çünkü kendin bile gereğince anlamamış olacaksın bunu...

de ki işte // Yaşam (ki) / Oruç Aruoba

Yaşam, varolmak için kendine koyduğu hedeflere uygun bir ruh geliştirmesi için insana tanınmış bir süreden başka bir şey değildir ve insan bu gelişimi gerçekleştirmek zorundadır.

Mühürlenmiş Zaman, Andrey Tarkovski

Wednesday, January 22, 2025

Kelebek // Henri Charrière

Adın ne? "Kelebek." "Kelebek mi? Kelebeksin demek? Zavallı. Kelebek uçar, kanatları vardır, seninkiler nerede?" "Kaybettim kanatlarımı." "Bulmalısın, kaçabilirsin onlarla..."

Kelebek, Henri Charrière

Tuesday, January 21, 2025

Şeytana Satılan Ruh // Jean Baudrillard

Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği, Jean Baudrillard
Gerçek sanıldığı kadar açık seçik bir şey değildir. Gerçeklikten ibaret bir dünya oluşturmaya çalıştığımız ölçüde elimiz ayağımıza
dolaşmakta ve bu gerçeklikten giderek uzaklaşmaktayız.
Gerçekleştiği an ortadan kaybolmaya başlayan bir gerçeklik evreni
içinde yaşıyoruz... Gerçeklik bir inanç nesnesidir, tıpkı Tanrı gibi..
Dünyaya özgü bir zekâ yoktur ve düşüncenin zekâyla bir ilişkisi yoktur. Dünya bizim olduğunu sandığımız yer değildir, tam tersine bizim düşünce biçimimizi oluşturan yerdir.
Birbirine karışan terimler, birbirlerine toslayan kutuplar değer yargılarını dümdüz ettiler. Artık ne sanat, ne ahlâk ne de politika alanında değer yargılarından söz edilemez.
Günümüzde bir yandan özgürlük nutukları çekerken bir yandan da bu özgürlükten kurtulmaya çalışıyoruz.
Tüm düşleri elinden alınmış bir dünyaya gerçeklik egemen olabilir mi?

Eskiden her yerde olduğu söylenip hiçbir yerde karşımıza çıkmayan Tanrı, günümüzde bilgisayarlara özgü atardamar ağlarının içinde dolanıp durmaktadır. 

İçine düştüğümüz en büyük hata da zaten bu insanın iyi olduğuna ve kültürel açıdan giderek daha da iyi olabileceğine olan inançtır.
Dünyanın bir parçası olan insan bilinci, dünyayı yansıtma hakkının kendine ait olduğunu düşünmektedir.

Gerçek bir genellemedir oysa dünya özgün bir yerdir.
Siz dünyayı görebiliyorsunuz ancak dünya sizi göremiyor, size bakmıyor. İnsan ancak kendisine bakan şeyleri görebilir.

Monday, January 20, 2025

Ruj Lekesi // Greil Marcus

Her şeye sahip olmadığın sürece sen hiçbir şeysin: Bu modernlikti. Modernlik, kapitalizmin kaldıraç noktasının üretimden tüketime, zorunluluktan isteğe doğru kaymasıydı. Gerçekleştirilmesi güç bir projeydi bu: Arzuların tümünün piyasaya sürülecek bir hale indirgenmesi, bir ihtiyac haline getirilip bir ihtiyaç olarak yaşanmasının sağlanması gerekiyordu.

Kabul etmemizin istendiği bir hayatın yanlış olduğuna dair inancımızın dışında hiçbir şey doğru değildir.
Londra' da bir sanat okulunun müdiresi, "Elvis Presley denen çocukla konuşsam iyi olacak," der 1956 yılında, "okulda adını yazmadık sıra bırakmamış".
Dolls'un son konserlerinde sahnenin üzerine astırttığı pankart, içinden kurtulmayı hiç başaramadıkları ölü bir zamanı vurguluyordu: "CAN SIKINTISININ POLİTİKASI NEDİR?"
Ruj Lekesi, Greil Marcus

Sunday, January 19, 2025

Hrant Dink




"Babam halen o kaldırımda yatıyor. Bir el verin de kalksın."

(Delal Dink, Hrant'ın kızı)




Friday, January 17, 2025

Her Şeyi Mahvettik // Jim Jarmusch

“Politikada her şey hırs üzerine temellenmiş. Her şeyi mahvettik; örneğin Çernobil’den sonra insanlar nasıl olur da nükleer güç kullanmayı düşünebilirler! Sadece kendi hayatlarını düşündükleri için hiç aldırmıyorlar. Bir bakıma bu gezegen için her şey çok geçtir artık ve bana göre karşılıklı konuşmalar, birisiyle birlikte yürüyüşe çıkmak, bulutların üstümüzden kayıp gitmesi, ışığın bir ağacın yapraklarının üzerine düşmesi ya da oturup birbirleriyle karşılıklı sigara tüttürmek gibi en basit şeyler daha önemli hale gelmiştir.”

Jim Jarmusch

Wednesday, January 15, 2025

Makinelerin Alacakaranlığı // John Zerzan




Horkheimer ve Adorno'nun işaret ettiği gibi uygarlık tarihi, bir vazgeçişler tarihidir. insan harcadığı şeyden daha azını elde ediyor. bu, teknokültürün düzenbazlığı ve evcilleştirmenin gizli esası­dır: benliğin, toplumun ve yeryüzünün artan yoksullaşması. bütün bunlar olup biterken modern özneler, bundan daha fazla modernite vaadinin, kendilerine ızdırap veren yaralara her nasılsa çare olacağını ümit ediyorlar.

Çabamız, amansızca, şiddetle üzerimize saldıran verili gerçekleri kabul etmeyi reddedişle başlıyor. Modern toplumun giderek daha fazla patolojikleşen durumuyla yüz yüze gelmek: çöken bir fiziksel çevrenin ortasında kitlesel cinayet patlamaları, giderek daha fazla ilaca bağımlı hale gelen bir kitle. Bu girişim, muazzam atalet ve inkar ile birlikte, bağlantısız ve marjinalleşmiş olarak öylece duruyor. Ne var ki gerçek inatçıdır ve yüz yüze geldiğimiz kasvetli durum kadar benzeri görülmemiş bir sorgulamaya yol açar.

'J. Zerzan - Makinelerin Alacakaranlığı'

Sunday, January 12, 2025

Theodor W. Adorno

Piyasanın insanlara hangi soydan (cinsiyetten) geldiklerini sormama iyiliğinin bedelini, değiştokuşta bulunan kişi, kendisine doğuştan verilmiş olanakların meta üretimi tarafından model haline getirilmesine göz yumarak ödemiştir. İnsanların kendi Ben’leri, daha kesin bir şekilde birbirlerine benzesinler diye, diğerlerinden farklı, kendilerine özgü bir Ben olarak armağan edilmiştir.
Aydınlanmanın Diyalektiği, Theodor W. Adorno
Düşünen biri hiçbir eleştiri karşısında öfkeye kapılmaz. Düşünce öfkeyi süblimleştirmiştir Düşünen kişi bunu kendine kabul ettirmek zorunda olduğundan başkalarına da yapmak istemez. Düşünen insanın gözlerinde par­layan mutluluk insanlığın mutluluğudur. Baskılardaki evrensel eğilim düşünceye karşı da baskıcıdır. Mutsuzluğu nerede belirler ve dile getirirse orada mutluluğun kendisidir düşünce. Mutluluk böylece evrendeki mutsuzluğun içlerine kadar uzanır. Kendini mutsuzluktan kahretmeyenler tevekküle de kapılmazlar.

Toplum Üzerine Yazılar, Theodor W. Adorno 

Saturday, January 11, 2025

Foucault-Freud

"Foucault’ya göre, insan doğası diye bir şey yoktur. Her kuşak, insanlık durumunu kavrayışını açıklamak, izah etmek üzere bir takım kategoriler oluşturma görevini üstlenir ve arkasında dilsel ve kurumsal yapıntılar bırakarak tarih sahnesinden çekilir.

Foucault benliğin, teorilerimizle betimlenecek bir nesnel gerçeklik olmadığını, aksine teorilerimiz tarafından fiilen oluşturulan öznel bir kavram olduğunu öne sürer. Benlik, denetleme sürecinin zorunluluklarının yarattığı mevcut bir söylem içinde sürekli olarak yeniden tasarlanan soyut bir yapıdır.
Foucault’ya göre, bu söylemin şeceresinin, soy kütüğünün izini sürdüğümüzde, şunu keşfederiz: Benliğin, onun doğasına dair teorilerden öte bir şey olmadığını. Benlik teorileri, zihnin üzerindeki iktidarın tanımlanması ve genişletilmesi için kullanılan bir tür “geçer akçe”, tedavüldeki genel kanı gibidir.
Foucault, kimliğimizi keşfetmenin yolunun, Freud’un söylediği gibi davranış emsallerinin özgün anlamını kavramaktan değil, deneyimlerimizi sonu gelmeyen bir biçimde incelediğimiz, değerlendirdiğimiz ve sınıflandırdığımız biçimsellikleri ayrıştırmaktan, dekonstrüksiyona tabi tutmaktan geçtiğini ileri sürer.
Freud’un geçmişe bakışı, hatırlamanın altını çizer. Foucault ise, tam tersine, insanlık durumunun paradoksu hakkındaki merkezi önermesini güçlendiren yineleme üzerinde durur: Bizler, ironik olarak yaratıcılığımızı hapseden formlar yaratan varlıklarız.
Bu yaratım ve kısıtlama kalıbı, aralıksız biçimde tekrarlanır. Foucault, geçmiş deneyimlerin bizi, Freud’un inandığı gibi, geriye çevrilemez bir biçimde yapılandırmadığını belirtir. Daha çok, sürekli olarak geçmiş yaratımlarımızı şimdiki yaratıcı ihtiyaçlarımıza uyacak biçimde yeniden biçimlendiririz."

Friday, January 10, 2025

Maurice Blanchot

Sanat bir ruh durumuna dönüşür, "yaşamın eleştiri­si"dir.

Sanki acı, mekân olarak düşünceyi tutmuştu.
Uzaktan bir dokunmayla bize verilen şey imgedir, ve büyüleme imgenin tutkusudur.
Yazmak, içinde büyülemenin tehdidinin olduğu yalnızlığın
doğ­rulanmasına katılmaktır. Başlangıçsız ve sonsuz yeniden başlamanın egemen olduğu zamanın yokluğu sakıncasına kendini bırakmaktır. Ben'den O'na geçmektir.
Maurice Blanchot

Thursday, January 9, 2025

Yapısalcılık-ötesi Anarşi // Uygar Aslan

 Yapısalcılık-ötesi Anarşi // Uygar Aslan

z.
her şey politiktir…
iktidar, onaylanmayı sever. tıpkı insan gibi. bu yüzden ‘kıyı’, verilecek onayla her an merkez olabilir. başka bir deyişle bir eylem olarak kaçış çizgisi çizen insan, gittiği kıyı’da onaylanınca iktidara dönüp ona eklemlenebilir. bu bir “kapma aygıtı” olan iktidarın cazibesi, insanın karanlığıdır…
sanat(çın)ın varsa görevlerinden biri insanın karanlıklarıyla uğraşmaktır…
iktidar hizaya getirici malum kurumlarıyla direnir: okul, akıl hastaneleri, askeriye, polis….
bu kurumlar soyut değil somuttur. bu somutluk insandan gelir. bu yüzden eklemlenmiş insan bazen bu kurumlara yaslanıp onun sesiyle konuşarak, direnmekten ve böylece kendi açmazıyla yüzleşmekten kaçabileceğinden, gönüllü bir çabayla bizzat iktidarın motoru haline gelebilir…
tarih, çölünden dönüp iktidarın motoru olanların öyküleriyle doludur…
yersiz yurtsuz’luk; sınırda’lık; gönüllü sürgün’lük;
göçebe’lik üreten bir politika mümkün müdür?..
insan tehlikeli bir hayvandır!..

Wednesday, January 8, 2025

Boncuk Oyunu // Hermann Hesse

Aktif yaşamdan çok düşünsel yaşamı özleyen ve ömür boyu değilse de daha pek çok yıl gözlerden saklı bir öğrenci olarak yaşayıp geçmişin kutsal eserlerinde, müzik katedrallerinde, mitolojinin, dillerin ve düşüncelerin bahçe ve ormanlarında merak ve huşuyla gezip dolaşan bir hacı olarak kalsa Tanrıdan başka şey istemeyecekti.
Kastalyalı birinin gözüyle dünya yaşamı doğru dürüst gelişmemiş, fazla değer taşımayan bir şeydi; karmaşanın, barbarlığın, tutkuların ve düşüncesizliklerin kol gezdiği bir yaşamdı; bir güzelliği, özlenmeye değer bir tarafı yoktu.
Hayatta hoşa gidecek, insanı sevindirecek hiçbir şeyin bedava ele geçirilemeyeceği doğruysa, o zamanlar içimde uyanan yüce duyguların karşılığını şimdi ödemem gerekiyor.
Bir kez tarih ve yeryüzü sahnesinde göründüler mi, güzel şeyler, en güzel şeyler bile ölümün elinden yakasını kurtaramaz. Biz bunu bilir, bundan hüzün duyarız, ama ciddi olarak bunu değiştirmeye de kalkmayız, çünkü olanaksızdır değişmesi.
Neşeye karşı sende bir isteksizlik var belki üzüntü yolunu adımlamak zorunda kalmandan kaynaklanıyor bu.

Boncuk Oyunu, Hermann Hesse 

Tuesday, January 7, 2025

Dreality // Köksal Erdenoğlu

dreality

gerçek felsefeyi ruh değil beden yapar
bedenden doğar o, ruh sadece düş kurar
ona Allah der cennet der
melek ve şeytan der
adem olur
elma der mecnun olur
leyla der, jesus christ superstar, buddha the nirvana
das kapital, frank sinatra, he is dead, hahaha!
samimi bir düşçüden duyarsın bu sözcükleri
diğerleri düşü gizler
gururlarından
bu düştür çıkmaz ağızlarından
bu düş değildir ki derler, hakikat!
'söyle o zaman nedir o zaman hakikat!'
aynaya bir buğu,
o buğuya bir düş çizerler
beden hayat aşk ve ölüm mabedi
boynuzlar ruhumuza saplansa da bedenimiz kanıyor çünkü
mabedler beden için inşa edildiler
beden etrafında dönsün dans etsin
tapsın diye...
köksal erdenoğlu / entropim! o pimi Tanrı mı çekti?

Monday, January 6, 2025

Yumuşak Kent // Jonathan Raban

Köylerden ve kğçük kasabalardan farklı olarak, yoğrulabilir olmak kentlerin doğasından gelir. Onları kendi hakkımızdaki fikirlerimizle yoğururuz; biz onlara kendi kişisel biçimimizi dayattığımızda gösterdikleri dirençle onlar da bu kez bizi biçimlendirirler. Bu anlamda, bana öyle geliyor ki, kentte yaşamak bir sanattır. Kentsel yaşamın sürekli yaratıcı oyununda insan ile madde arasındaki özel ilişkiyi betimlemek için de sanatın, üslubun sözlüğüne ihtiyaç vardır. Hayal ettiğimiz biçimiyle kent, yanılsamaların, efsanelerin, özlemlerin, karabasanların yumuşak kenti, haritalarda ve istatistiklerde, kentsel sosyoloji, demografi ve mimari monografilerinde varolan katı kent kadar, hatta belki daha da fazla, gerçektir.
...
Büyük modern buluşumuz olan kent yumuşaktır, yaşamların, düşlerin, yorumIarın gözkamaştıncı ve uyarıcı çeşitliliğine açıktır. Ama büyük kentin tam da insan kimliğini özgürleştirici esnek özellikleridir ki, aynı kenti psikoza ve totaliter bir karabasana açık hale getirir.
Jonathan Raban // Yumuşak Kent

Sunday, January 5, 2025

Mülksüzler // Ursula K. Le Guin

Bizi bir araya getiren şey acı çekmemiz. Sevgi değil. Sevgi akla boyun eğmez, zorlandığında da nefrete dönüşür. Bizi birleştiren bağ seçilebilir bir şey değil. Biz kardeşiz. Paylaştığımız şeylerde kardeşiz. Hepimizin tek başına çekmek zorunda olduğu acıda, açlıkta, yoksullukta, yorgunlukta, umutsuzlukta, umutta biliyoruz kardeşliğimizi. Biliyoruz, çünkü onu öğrenmek zorunda kaldık. Bize birbirimizden başka kimsenin yardım etmeyeceğini, eğer elimizi uzatmazsak hiçbir elin bizi kurtaramayacağını biliyoruz.
Uzattığınız el boş, tıpkı benimki gibi. Hiçbir şeyiniz yok. Hiçbir şeye sahip değilsiniz. Hiçbir şey sizin malınız değil. Özgürsünüz. Sahip olduğunuz tek şey ne olduğunuz ve ne verdiğinizdir.

Mülksüzler // Ursula K. Le Guin 

Saturday, January 4, 2025

Böyle Söyledi Zerdüşt // Friedrich Nietzsche

“Ay’ın sevdiği gibi sevmek yeryüzünü ve yalnızca gözlerimle dokunmak onun güzelliğine.”

Böyle Söyledi Zerdüşt, Friedrich Nietzsche

Friday, January 3, 2025

Hakikat // Gerald Massey

"Hakikati otorite olarak değil de otoriteyi hakikat olarak kabul edenlerin işi zor olmalı."

Gerald Massey

Thursday, January 2, 2025

Yabancı // Richard Sennett

Yabancı, Richard Sennett

Aslına bakılırsa, hiç yerinden ayrılmamış, sade­ce kendisine ait olanı bilen, bir kültürle bir başkası arasındaki farklar üzerinde kafa yormak durumunda kalmamış kişiye göre, yabancı kendi kültürüyle daha akıllıca, daha insani bir ilişki kur­muş olabilirdi. Ama bir yabancı olmanın en acil meselesi bu de­ğildir. Daha ziyade, kişinin kendi yerinden-edilmişliğiyle yaratıcı bir biçimde baş etmek, bir ressam resmi yapılacak dilsiz olgular­la nasıl baş etmek zorundaysa kendi kimliğini oluşturan malze­meyle o şekilde baş etmek zorunda olmasıdır. Kişi kendi kendini yaratmak zorundadır.
Ancak birbirini anlayabilenler birlikte karar alabilirler.
Yani en çok, kendinin en az farkında olduğun zaman kendinsindir.
Meksikalı göçmenler ve Meksikalı-Amerikalılar hakkındaki geniş çaplı bir araştırmanın şu bulgusuyla da alakalı olduğu söylenebilecek bir tespittir bu: "Kültürlenme (ya da "Amerikanlaşma") düzeyi ne kadar yükseliyorsa, alkol, uyuşturucu bağımlılığı, fobiler ve antisosyal kişilik de o kadar yaygınlaşıyor"
Herzen'e göre iktisadi bireycilik doğmakta olduğunu gördüğü kapitalist genişleme çağının en büyük tehlikesiydi.
Yabancının yaşadığı ülkelerde nasıl davranması gerektiğiyle ilgili, Herzen'in hatıratının sayfaları içinde aşama aşama biçim­lenip oluşan tavsiye şöyle bir şeydir: "Katıl, ama özdeşleşme." Bu tem­bih, bir yabancının tecrit edici çoğulculuk oyununu nasıl yenebi­leceğinin ipuçlarını içerir.
Yerinden edilmemiş şeylerin ve yerinden-olma deneyimini yaşamamış benliklerin katılığı aslında en büyük yanılsama olabilir.

Wednesday, January 1, 2025

Siyaset Arayışı // Zygmund Baumann

Siyaset Arayışı, Zygmund Baumann
İnanmak için inançların tutarlı olması gerekmez. Bugünlerde inanmaya eğilimli olduğumuz şeyler, yani kendi inançlarımız da buna bir istisna oluşturmuyor. Mesela insan özgürlüğü meselesinin, en azından “bize ait bölümünde” açılıp kapanmış bir dava olduğunu ve (yapılacak ufak tefek düzeltmeleri saymazsak) akla gelebilecek en tatmin edici çözüme ulaştırılmış bulunduğunu düşünürüz. En azından, zaten sahip olduğumuzu düşündüğümüz özgürlükten daha fazlasını ya da daha iyisini talep etmek ve çekip almak için (yine tek tük rastlanan ufak tefek rahatsızlıkları saymazsak) sokaklara dökülme gereğini hissetmiyoruz. Oysa bir yandan da, dünya işlerinin yürütülme biçiminde –tek başımıza, birkaç kişi bir araya gelerek ya da hep birlikte- değiştirebileceğimiz çok az şey olduğuna da aynı katılıkta inanmaya meğilliyiz; ayrıca böyle bir değişimi gerçekleştirebilseydik bile, mevcut olandan farklı bir dünya düşünmek için kafa kafaya vermemizin ve daha iyi bir dünya düşünsek de onu hayata geçirmek için kolları sıvamamızın boşuna, hatta akılsızca olacağına da inanıyoruz. Mantıksal düşünme eğitimi almış herhangi birinin bu iki inancı aynı anda nasıl savunabileceği bir muammadır. Eğer özgürlük kazanılmışsa, nasıl olur da bu zaferin ganimetleri arasında insanın daha iyi bir dünya tahayyül etme ve onu daha iyi hale getirmek için bir şeyler yapma yetisi yer almaz? Hayalgücünü dizginleyen ve özgür insanların herkesi ilgilendiren meseleler karşısında böyle iktidarsız olmalarına tahammül eden özgürlük ne mene bir özgürlüktür?

Mikro siyaset için örnekler önerebilen dünya ve yaşam odaklı, sürdürülebilir bir coğrayfa odaklı bir platform kurulabilir, dünya için sürdürülebilirlik platformu kuruldu ancak yerel platformlara da ihtiyaç duyulduğu söylenebilir, bu coğrafya için uygun olabilecek bir yaklaşım mezopotamya-anadolu platformu olabilir.. mevcut uygarlığı revize etmekten daha radikal bir yaklaşım gerekiyor.. farklı örnekler sunmanın, önermenin yanında üreme, üretim ve tüketimden feragat için sınırlandırma ilkesinden, bunun nasıl uygulanacağından bahsedilebilir..

 

Yan Değiniler // Ludwig Wittgenstein

Kendine bak - kendini hiçbir zaman anlamayacaksın. Çünkü kendini bir dizi tasarım içinde görüyorsun, sonunda da dağılıp gidiyor hepsi. Çünkü...