Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği, Jean Baudrillard
Gerçek sanıldığı kadar açık seçik bir şey değildir. Gerçeklikten ibaret bir dünya oluşturmaya çalıştığımız ölçüde elimiz ayağımıza
dolaşmakta ve bu gerçeklikten giderek uzaklaşmaktayız.
içinde yaşıyoruz... Gerçeklik bir inanç nesnesidir, tıpkı Tanrı gibi..
Dünyaya özgü bir zekâ yoktur ve düşüncenin zekâyla bir ilişkisi yoktur. Dünya bizim olduğunu sandığımız yer değildir, tam tersine bizim düşünce biçimimizi oluşturan yerdir.
Birbirine karışan terimler, birbirlerine toslayan kutuplar değer yargılarını dümdüz ettiler. Artık ne sanat, ne ahlâk ne de politika alanında değer yargılarından söz edilemez.
Günümüzde bir yandan özgürlük nutukları çekerken bir yandan da bu özgürlükten kurtulmaya çalışıyoruz.
Tüm düşleri elinden alınmış bir dünyaya gerçeklik egemen olabilir mi?
Eskiden her yerde olduğu söylenip hiçbir yerde karşımıza çıkmayan Tanrı, günümüzde bilgisayarlara özgü atardamar ağlarının içinde dolanıp durmaktadır.
İçine düştüğümüz en büyük hata da zaten bu insanın iyi olduğuna ve kültürel açıdan giderek daha da iyi olabileceğine olan inançtır.
Dünyanın bir parçası olan insan bilinci, dünyayı yansıtma hakkının kendine ait olduğunu düşünmektedir.
Gerçek bir genellemedir oysa dünya özgün bir yerdir.
Siz dünyayı görebiliyorsunuz ancak dünya sizi göremiyor, size bakmıyor. İnsan ancak kendisine bakan şeyleri görebilir.
No comments:
Post a Comment