Çocukluğumdan beri, evimi sevdim. o evin içindeki duyguyu, kendi başıma kalış-demleniş halini, güvendiğim, büyük aşk duyduğum insanlarla başbaşa kalmayı, birlikte yemek hazırlamayı, dünya ve bizim hakkımızda konuşmayı, benim için önemli olan anıları, nesneleri çıkarıp onlara bakmayı, sonra hazırlanmayı, bedenimi ve ruhumu bir sonraki güne hazırlamayı sevdim. Ama bir yandan da bu evin sınırlarını bildim. Kapının içeriye ve dışarıya başka türlü açıldığını, bizi içeriye alan duvarların kimleri dışarda bıraktığını da… Oraya hiç kapanmadım. Kendimi başka mekanlara, başka evlere, başka hayatlara, başka oluşlara alıştırdım.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
Hiçliğin Tanecikleri // Ingrid Jonker
Yazmak denilen şey, uzun bir yolculuk ve insanın kendi ruhuyla iletişim içinde olması, değil mi? Hiçliğin Tanecikleri, Ingrid Jonker çev. İl...
-
Sadece Netlik İstiyorum Allah’ım, sadece netlik istiyorum. Hayatımdaki düğümler çözülsün. Sadece görmeyi… olanı, olduğu yerde. Kırmadan, yar...
-
Ben ki yengeçleri bilirim daha çok. Birini Yıllar var unutamadım Dönüp duruyordu bir taşın etrafında Sanki bir hırçınlıktan damıtılmış ya da...
-
Mutsuzluk, büyük çiftçim, Mutsuzluk, gel otur şöyle... Dinlen hele bir. Dinlenelim biraz olsun, sen de ben de Dinlen, Gelip beni buluyor, yo...
No comments:
Post a Comment