Yalnızca kendimizi düşünmeye hakkımız yok. Dünya çok karmaşık, anlaşılması güç demişti. Bununla ne demek istediğini sordum. Bana, daha da kaygılı bir tonla yanıt verdi: Mutluluk acıyla sarılmış.
“Geçmiş daha güzeldi” tümcesiyse, geçmişte şimdiye oranla daha az kötü şey olduğu anlamına gelmiyor, yalnızca insanlar geçmişin kötülüklerini unutuyorlar, hepsi bu.
İsteyen istediğini düşünebilir, benim için önemsizdir. Ben, insanların görüş ve adaletine çoktan aldırış etmez oldum.
Dünyadaki genel eğilime bakarsak umutlanmamıza neden olan olaylar bize yalnızca düş kırıklığı ve acı getirirler, bu nedenle karamsarlar eskiden umut etmiş olanların arasından çıkar, dünya hakkında karanlık bir görüşe sahip olmamız için bir zamanlar dünyaya ve sunduğu olanaklara inanmış olmamız gerekir.
Düşüncelerimi hızla giden bir aracın içindeki kör ve uyuşuk bir solucana benzetiyordum. Özgün olmak bir yerde diğerlerinin sıradanlığını vurgulamaktır ki bu da bana hiç hoş gelmiyor.
Hissediyorum ki beraber yapacağımız bir şeyde çok önemli bir rol oynayacaksınız ama bunun ne olduğunu henüz bilmiyorum.
Yalnızlığım beni korkutmaz, hatta görkemlidir.
Gülümsüyorsun çünkü beni tanıdın. Üstelik bunun bir rastlantı olduğunu sanıyorsun ama bu bir rastlantı değil çünkü rastlantı diye bir şey yoktur..
Hepsinden önceliklisi her türlü grup, örgüt, demek, cemaat fikrinden, yani meslekleri, ortak zevkleri ya da başka birtakım saplantıları nedeniyle bir araya gelen bütün o garip yaratıklardan nefret ediyorum. Bu yığınların birçok gülünç ortak özelliği vardır: İnsanlar birbirini tekrarlar, aynı üslubu kullanırlar, diğerlerinden üstün olduklarına inanırlar.
(Peki bu çağı (dünya-insanlık ilişkisini) değiştirmek için ihtiyacımız olan gücün yolu örgütlenmekten geçmiyor mu? Burada önemli olan bir üye olmak değildir, belirgin bir amaçtır. Üstelik örgütlenmelere musallat olan iktidardan sakınmak için, yani mesela bir parti insanları bir çatı altında toplar, kendi hiyerarşisini kurar, bizim önereceğimiz yeni örgütlenme biçimi platformdur, insanların bir zeminde yan yana gelmesidir denebilir.)
Tünel, Ernesto Sabato
No comments:
Post a Comment