Sunday, December 31, 2023

Geziden Notlar

 geziden notlar,

"geziyle toplumsal olan siyasal olanın önüne geçmiştir"
öncelikle gezi sürecinin 1 hazirandan başlayıp, haziran seçimlerine kadar iki yıl süren bir süreç olduğunu ve bu süreci özgürlükçü bir edebiyat sanat kolektifinin kolektif sayfasından aktif olarak takip ettiğimizi belirteyim.
önce başlangıcını anımsatalım, istanbulda bir parkın avm yapılması için kesilmek istenen ağaçları bir grup sahiplenince polis şiddeti görmüş ve bu olay kıvılcım olmuştur, gece saat birde istanbulda bir arkadaşımı telefonla aradığımda, köksal şu anda yüzbinler taksime doğru akıyor demişti, bir başka arkadaşım kendi sayfasında normalde 12'de kapanan ankara sakaryadaki barlarda oturan insanların gece boyunca yerlerinde olduğunu yazmıştı, ben de benden biraz genç bir arkadaşımla katılmak için onun evine gitmeden önce kolektif sayfasına yarın herkes eyleme yazarak evden çıktım.
ertesi gün tüm alanlar doluydu ve yurt genelinde milyonlarca insan bu eylemlere katıldı, 21. yüzyıl tarzında kısa bir sürece değil daha uzun bir sürece yayılan bu eylem silsilesinde sendika. org 5500 eylemin haberini paylaştı bizimle..
alanı radikaller aldı ya da korumaya çalıştı, bariyerler kurdu ve ankara kızılaydaki bir trafik levhasının üstünde "her yer taksim" yazıyordu, ancak bu olaylar gezi diye anıldı ve devlet-toplum karşısında ortasınıf karakterli birey özgürlük hareketi olarak karakterize oldu..
değinilmesi gereken noktalardan biri milliyetçilerin de bu olaylara katılmasıdır, ankara keçiörende genç milliyetçi bir kortej kızlı-erkekli katılmıştı ve trabzonda türk bayraklarıyla alan doldurulmuştu..
bu arada ne yazık ki 7 alevi genci öldürüldü, onlarca gencin kasdi olarak gözü çıkarıldı ve tunalıdaydım, iki genç arkadaşa yunanistanda ayaklanma çıktığında öldürülen 16 yaşındaki bir genç için tüm kamu binalarının yakıldığından bahsettim, biri hiç duraksamadan biz de kamu binalarını yakmalıydık dedi, ne zaman ki bir insan yaşamı devlet erkinden önemli hale gelir ancak o zaman devlet yurttaşının hizmetindedir..
bir başka not, genç bir kadının elindeki pankartta yazılıydı: neden sustun yavşak medya!
tayyibe gelince, o zaman cumhurbaşkanımız, asrın lideri sayın recep tayyip erdoğan değil, tayyip deniyordu, hatta tayyip istifa deniyordu, tayyip gezi bahanesiyle yurtdışına kaçtı, gittiği ürdünde defol katil erdoğan diye arapça pankart açıldı..
hepimizin malumu üzere akp dönemi pek çok usulsüzlük ve hukuksuzluğun da yapıldığı bir dönemdir, bir dönem beraber iş yaptıkları fetöcüleri gözümüzün önünde yapılan usulsüzlük ve hukuksuzluklarla kendileri kadrolara yerleştirmişlerdir.. ardından darbe girişimi yapılınca siyasal sorumluluk almak yerine sanki apartman toplantısıymış gibi kandırıldık deyip işin içinden çıkmışlardır.. ve 15 temmuz gezi olaylarından çok daha kanlı bir hesdaplaşmaya sahne olmuştur..
bunun sebebi fetöcülerin bir liderlerinin olması, bir iktidar alternatifi olarak algılanmasıdır, geziye gelince, kadıköyde mevcut siyasi parti liderlerinin resimleri olan bir afişle "hiçbirinizi istemiyoruz" şeklinde bir eylem yapılmıştı.. gezide iktidarı alabilecek lider kadrolar ve bunların arkasında durabilecek bir halk yoktu.. gezi iktidarı istememiş, iktidarı deviremese de ciddi olarak uyarmıştır.. abdullah gül demokrasinin sadece sandıktan ibaret olmadığını anladık şeklinde açıklama yapmak durumunda kalmıştır..
şu anda bazı sembolik yargılamalar var, bunun sebebi mevcut iktidarın kendini ciddi sarsan ve tehdit eden bir reaksiyonu geçmiş korkularının itkisiyle terörize ederek, potansiyel bir reaksiyonun da önüne geçmek istemesidir herhalde..
geziden paylaşılması gereken bir diğer not, ortada sadece kızıl bir reaksiyonun olmadığı sahneye penguenlerin çıktığıdır, bunu artık duyarlılığı insanlararası ilişkilerden dünya-insanlık ilişkisine geçmiş insanlar olarak okumak mümkün..
berkin elvanın kilo kaybederek aylar içinde zayıflayarak yaşamını yitirmesi, hareketin de kaderini temsil ediyordu sanki.. hareketin radikal unsurları fraksiyonlar olarak bölünmüş, devlet tarafından ağır baskılar görmüş unsurlardı, üstelik sanırım üretim toplumlarını temsil ettikleri için ve üretim kapitalizmle coştuğu için yeteri kadar meşruiyete de sahip değillerdi.. birey ve özgürlük isteyen kitleler ise siyasal bir programdan yoksundu ve ne yazık ki ciddi bir alternatif önermek yerine zaman içinde tüketim toplumuna doğru savrulan bir toplum yapısının içinde eridiler..
bu hareketin birey ve özgürlük minvalinde yapılan bir hareket olduğunu imleyen eylemlerden biri ramazan ayında lbgtti bireylerinin yaptığı onur yürüyüşüdür (her ne kadar daha sonra istanbul sözleşmesinden çıkılsa da başta imzalanmıştır)
bir başka husus akp'nin eril , muhafazakar söylemine kadınların duyduğu reaksiyondur ve harekette etkili olmuştur.. akp'nin bu konuda ne densizlikler yaptığını anımsatmaya lüzum yok..
bu konuda da erdoğan geri adım atmak durumunda hissetmiştir, merhume münevverin başı kesildiğinde kızını dövmeyen dizini döver diyebilen bu zihniyet, merhume özgecan cinayetinden sonra erdoğanın yaptığı şu açıklamaya tanık olmuştur: ülkemizde yaşanan cinayetlerden biz siyasiler sorumluyuz.. elbette öylesiniz ve fetö dolayımıyla iktidarını perçinledikten sonra kadın cinayetlerindeki şiddet uygulayan lehine yürütülen yargı süreçlerine siyasal olarak arka çıktıklarını biliyoruz.. istanbul sözleşmesinden çıkılması da bir başka ciddi siyasal tavırdır.. bilindiği üzere bu sözleşme sadece bir hukuk metni değil, sosyal ve siyasal aktörlere, sosyal ve siyasal yükümlülükler yüklemektedir, konusu da insanların cinsiyetleri ya da cinsel tercihleri yüzünden hiçbir şekilde şiddete maruz kalmamalarıdır..
iki yıl geçtiğinde hesaplaşma hdp'nin seni başkan yaptırmayacağız sloganında cisimleşmişti ve o seçimin tek galibi hdp idi.. yani gezi aslında muvaffak olmuştu ve demirtaşın söylemi de gayet makuldu: türkiyelileşmek, bu söyleme sahip olmasına rağmen erdoğanı indirebilecek bir ittifak kurma çağrısını türk kibriyle chp ve mhp reddetti..
ardından rojavaya doğru yola çıkan dayanışmacı sosyalist gençler suruçta katledildiler.. ellerinde oyuncak olan bu gençlerin katli elbette karanlıktır.. normalde sol bir eylemde kuş uçurtmayan polis arama yapma gereği duymamıştır.. bombalı saldırı yapıldıktan sonra yarım saat içinde saldırganın kimliği ucu çakmakla yakılmış gibi pürüzsüz bulunmuştur, 37 kişiyi katleden böyle bir patlamadan öyle bir kimlik çıkar mı? bazı siyasi yorumlar bu katliam için sarayı ve miti göstermektedir, eğer durum buysa, bu durum bu ülke için büyük bir utançtır.. meclis araştırması teklif edilmiş ve mhp ve akp'nin oylarıyla reddedilmiştir..
ardından iki polis infaz edilmiş oldukça geç yapılmasına rağmen karayılan o iki polisi biz infaz etmedik demiş ancak çatışmasızlık devlet tarafından sona erdirilmiştir..
bu arada geziye kürdler gönülsüz katılmış ve iktidarla yürütülen açılım süreci pahasına muhalif bir tavır alınmıştır, ancak anımsanacak olursa açılım sürecinde yukarıdan aşağıya akil adamlar önerilmiş, oysa toplum bunu sıcak karşılamamıştır, kürdleri alanlarda gören daha geniş bir kesim olduğu için kürdleri inkar siyasetinin böylece toplum nezdinde son bulduğunu söyleyebiliriz..
suruç katliamından sonra radikal sol biraraya gelip bunun hesabını soramamış, gözlemlediğim kadarıyla dağılmıştır.. burada marxizme falan değinmek istemiyorum ancak marxizmin s.s.c.b.nin dağılmasından sonra ve batıda ve çevre ülkelerde üretim toplumları yerine tüketim toplumlarına geçilmesiyle, insanlığın yarattığı ekolojik yıkım için yeteri kadar donanımlı olmamasıyla güç ve meşruiyet kaybettiği söylenebilir..
gerçekten de bizler bu hareketin ufkuna baktığımızda, erken denebilecek bir dönemde devasa bir uygarlık kriziyle karşı karşıya olduğumuzu gördük.. bu durum artık kapitalistler tarafından bile dile getiriliyor.. elbette oldukça çelişik neoliberal uygulamaların iklim tehdidi ve dünyanın yıkımında başrolü oynadığını teslim etmek gerekir..
elbette çok daha kapsamlı bir konudur ve haziran seçimlerinden sonra gelen kasım seçimlerinde çok yüksek ihtimalle oylarla oynanmıştır, çünkü suruç katliamından sonra söz tükendiği için bizler sustuk, ve bu utanç dolu susuşa ülkeden küçük de olsa bir yanıt geldi ve hdp'nin oyları anketlerde yükselmişti, oysa kasım seçim sonuçlarında hdp'yi meclis dışında bırakmayı da göze alamadıkları için tam yüzde 10.02'ye ayarlamışlardı..
atı alanın üsküdarı geçtiği bir ülkede yaşıyormuşuz, kalkınma ve adalet partisi deniyor, siyasi davaların hemen hepsinde usulsuzluk yapan, yani böyle bir adalet ve kalkınma hamlesinin bedeli olarak ülkenin göllerinin üçtebirinin (vangölü kadar bir alan) kuruması..
yola devam diyor erdoğan, istanbulda bir direğe yapıştırdıkları sticker dikkatimi çekmişti: katil uzun!

No comments:

Post a Comment

Şizofren // John Katzenbach

Çünkü her bir küçük eşya, kendi içinde bir yolculuktu aslında. Şizofren, John Katzenbach