Sunday, December 31, 2023

Zygmunt Bauman // Retrotopya

Sermayenin, metaların ve imgelerin küreselleşmesinden sonra, nihayet sıra insanlığın küreselleşmesine de geldi.

Nostalji –Svetlana Boym’un ifade ettiği gibi- “bir kaybolmuşluk ve yerinden edilmişlik hissi, fakat aynı zamanda kişinin kendi fantezisiyle kurduğu aşk ilişkisidir”. 17.yüzyılda kesin olarak tedavi edilebilir bir hastalık olarak görülürken (mesela İsviçreli doktorlar tedavi için afyon, sülük tedavisi ve bir dağ gezisi önerirlerdi), “21.yüzyılda, önceki yılların bu gelip geçici hastalığı, umarsız bir medeni hale dönüştü. 20. yüzyıl bir fütüristik ütopyayla başladı, nostaljiyle bitti”

Artık hedef daha iyi bir toplum değildi, zira toplumu daha iyi yapmak, neresinden bakılırsa bakılsın, umutsuz bir çaba haline gelmişti. Hedef özünde ve kesin olarak iflah olmaz bir nitelik taşıyan toplum içinde kişinin kendi bireysel konumunu ilerletmesiydi artık.

Halihazırda şu durumdayız: Bir parçalanmalar ve tutarsızlıklar çağının, her şeyin ya da hemen her şeyin olabileceği, fakat hiçbir şeye ya da neredeyse hiçbir şeye bir özgüvenle ve o şeyin yüzünü kesin bir şekilde görerek girişilemeyen türden bir çağın insanlarıyız.
Bugün üzerinde herhangi bir kontrolümüz olmadığı içindir ki, geleceği kontrol etme noktasında yok denecek kadar az bir umut besliyoruz; geleceğin oluşum süreci boyunca, bir başkasının satranç tahtasında ve henüz bilinmeyen ve bilinemeyecek olan bir başkasının oyununda piyonlar olarak kalmaya mahkümuz gibi görünüyor.

En harika ve ne yazık ki en ulaşılmazı da olan ütopyalar arasından bir şiddetsiz dünya ütopyası çıkarıp yeniden güncelleştirmek zorundayız.

Dolayısıyla “bencillik kötü bir şey değildir, hatta gerçek şu ki, diğer acı çekenlerin tam da öğrenmesi gereken ve fakat asla tam olarak öğrenilemeyecek” bir şeydir. Devamında şöyle yazar Nietzsche:
“Kötülük özünde diğerlerinin acı çekmesini amaçlamaz, kendi mutluluğumuzu amaçlar… Başkalarını alaya aldığımız her örnek, bunun bize, gücümüzü bir başka insanın üzerinde uygulamaktan ve keyifli bir üstünlük hissini deneyimlemekten kaynaklanan bir haz verdiğini gösterir… [Burada söz konusu olan, kişinin] kendi üstünlüğüdür ve bu üstünlük yalnızca diğerinin ıstırabında, örneğin alaya alınmasında keşfedilebilir.”

Aslına bakılırsa içine doğdukları kültür günümüz narsistlerine ellerinden geldiği kadar “kendilerini tanıma”ya çalışmaktan başka bir seçenek bırakmaz: her bir kadın ya da erkek kendisini tanımalıdır. Aslında birer narsiste dönüşmelerinin sebebi budur; çok küçük yaşlardan itibaren bütün yaşamları boyunca kendilerini tanımak üzere yetiştirilir, eğitilir ve talimden geçirirler.

“Biz” (=ciddiyetle ve içtenlikle bütünleşmeyi istemeye ve onun için çabalamaya mahkum, mecbur ve yazgılı olanlar) ile “onlar” (=”biz”in oluşturduğu çekirdeğe “öteki” olanlar, ıslahı mümkün olmayanlar, sonsuza kadar bütünleşme sınırları dışında kalmaya yazgılı ve belki de aynı zamanda kararlı olanlar, bu nedenlerle de sınırın bu yanına geçişi engellenmesi gerekenler) arasındaki ikili karşıtlıkta “onlar”, kural olarak sabık- yapısalcı göstergebilimin terminolojisiyle, “imlenmemiş”- üye rolünü oynamışlardır; kimlerin “biz”i oluşturduğuna karar verilip ilan edilmeden önce, kimlerin “bizden farklı” olduğuna karar verilip ilan edilmesi gerekliydi; “onlar”ın kimliğinin saptanması “biz”in kimliğinin saptanmasının ve bu kimliğin tartışmasız bir meşruiyet kazanmasının gerekli (ve pek çok durumda yeterli) bir koşuluydu.

Zygmunt Bauman
Retrotopya


retrotopya: ütopyanın yadsınmasının yadsınmasıdır. yani ütopyanın olanaklarına dönüş ve onu aşış, aynı zamanda ütopyanın yadsınmasının olanaklarına dönüş ve onu da aşış: bir topluluğa ait olma isteğinin meydana getirdiği tüm hizaya gelişler yahut benzeşmeler ile bağımsız bir kişiliğe sahip olma isteğinin tezahürü olan tüm kopuşların çelişkili birlikteliği. ütopyanın ve onun yadsınmasının ihmal ettiği şekilde: güvenliğin ve özgürlüğün birleştirilmesi. belki toplumsal iş bölümünde gizil bir yücelik bulan, kolektivizm yanlısı sosyalistlerle, otorite tanımazların seçim ittifakı gibi... (ekşi)

No comments:

Post a Comment

Şizofren // John Katzenbach

Çünkü her bir küçük eşya, kendi içinde bir yolculuktu aslında. Şizofren, John Katzenbach