30 yıl sonrasının başat olmaya aday konuları: türcülük, homo sapiensin dünyayı talanı ve istilası, insanmerkezcilikten dünya ve yaşam odaklı doğa kültürüne geçiş üzerine düşünmek, diğer koldan network, yapay zeka, nanoteknolojiler, genetik bilimi.. karmaşık büyük toplumlar sırf nicelikleri yüzünden anlamlı yoğunlaşmalara ve çözümlere imkan tanımıyor olabilir, bu karmaşık toplumların metropolleri geçmodernlikte tüketim toplumunun megapollerine dönüştüler ve modern kültürün yozlaştığı ve çürüdüğü bir aşamayı da temsil ediyorlar, kültürden ziyade kültürsüzlük de denebilir.. böylesine büyük ve karmaşık toplumlar içinde yalnız kalmaktansa, sade ve yalın değerleri olan komünal bir topluluk içinde olmayı yeğlerdim.. ancak megapollerde sıkışmış durumdayız, megapolleri kırsala yaymak da sorunlu görünüyor, megapollerin nüfus anlamında altınvuruş merkezleri olması, üremeyi kesmesi ya da azaltması makul önerilerden, bizlere de sanal topluluklar oluşturmak düştü, facebook gibi sanal ortamlarda yüzyüze ilişkinin doğrudanlığından ve doyuruculuğundan biraz uzak ancak bir başka yoruma göre de networkte (ağda) muazzam bir anarşist deneyin içindeyiz..
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
Şizofren // John Katzenbach
Çünkü her bir küçük eşya, kendi içinde bir yolculuktu aslında. Şizofren, John Katzenbach
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiazEJWD7N2F5_J4KiWax5BbaukKsNyxRXg0en4VqWGTspQaxE4Di65TBBjUC6n4_kYE6vKXa4eEj9vvB1arh-ilO5T0I0ZTqMEfl2qgt9qmADzOxjUeD2HyrnGAHZY051I2QBjpAj_mQL4PA0SXDqjmWaXL0NdObHkYx71n03u2DrD2huniI5hsU5_HNw/w497-h373/310922136_10160296999793914_6118761420545417265_n.jpg)
-
Bilmek bir tutumdur, bir tutkudur. Bazen kimi hatıralar, şayet çok kuvvetli duygularla bağlıysalar asla yaşlanmaz ve varlıklarının koca koca...
-
Artık mekânların insanlar için bir önemi yok. Odaklanılan şey, nerede olunduğu değil. Bugünlerde hiç kimse tam olarak bulunduğu yerde değil....
-
"Politika kötülüğün yaşama geçirildiği yer olup, gerek bireysel gerekse ayrıcalıklılık, ahlaksızlık, yolsuzluk, kötülük biçimlerinin yö...
No comments:
Post a Comment