Artık mekânların insanlar için bir önemi yok. Odaklanılan şey, nerede olunduğu değil. Bugünlerde hiç kimse tam olarak bulunduğu yerde değil. En azından tek ayakları o uçsuz bucaksız dijital boşlukta.
İnsanlar dünyanın uçsuz bucaksızlığını ve ona kıyasla birer nokta olduklarını anlayamıyor.
Dünyada bizim için güvenli olan hiçbir yer yoktu.
Asırlar boyunca umutsuzluğumu acıyla karıştırmışım. Ama insanlar acının üstesinden gelir. En ağır acılarla bile birkaç yıl içinde baş edebilirler. Bunu başka insanlara yatırım yaparak, dostluklar kurarak, aileleri sayesinde, bir şeyler öğrenip öğreterek, sevgi yoluyla başarırlar.
Bunların hepsi boş.
En tanıdık his doluyor içime: yanlış zamanda yaşadığım hissi.
“Ne savaşı bu?” diyerek merakımı dile getirdim.
“Sıkıntıya karşı verilen savaş. Çok gerçek bir savaş. Düşmanın çevremizi olduğu gibi kuşattığı bir savaş.”
Arayışımda bütün umudumu yitirdiğim zamanlar çok olmuştu. Yalnızca kaybolan birini değil, kaybettiğim başka bir şeyi, anlamı da arıyordum. Bir amaç arıyordum.
Kendimi bulamadım hâlâ, diyemedim. Bulmanın yanına bile yaklaşamadım.
Ama bazen neyin niçin olduğunun, neden bütün otobüslerin aynı anda geldiğinin, hayattaki şansların ve acıların neden üst üste geldiğinin, bir açıklaması yoktur. Tek yapabileceğiniz, örüntüyü, ritmi gözlemlemek ve yaşamaktır.
Yaşamaya başlamanın zamanı geldi.
Zıvanadan çıkmış, dur durak bilmeyen bir şehirde hareketsiz kaldığınızda, artık o şehir sizden bilinçsizce de olsa hafif bir intikam almayı istiyor belki.
Ne biçim bir hayat bu? Sekiz yılda bir mecburen kimlik değiştirerek yaşanan?
Tarihi yaşayan bir şey haline getirmeye gerek yok. Tarih zaten yaşayan bir şey. Tarih biziz. Siyasetçiler, krallar, kraliçeler değil. Tarih herkestir. Herşeydir.
Şu kahvedir mesela. Kapitalizmin, imparatorluğun, köleliğin tarihini sadece kahveden söz ederek bile anlatabilirsiniz.
Burada oturup kağıt bardaklardan kahve yudumlayabilin diye dökülmüş kan ve çekilmiş sefalet akla ziyandır.
Tarih tek yönlü bir yol. İleri doğru yürümeye devam etmek zorundayız. Ama her zaman ileri bakmak zorunda değiliz. Bazen de etrafa bakınıp gördüklerimizin keyfini çıkarabiliriz.
Müziğin içine girilmez. Müzik zaten içimizdedir. Müzik yalnızca var olan şeyleri ortaya çıkarır, belki de içinizde olduğunu bilmediğiniz duyguları hissetmenizi sağlar ve her yeri dolaşarak bütün duyguları uyandırır. Yeniden doğmak gibi bir şeydir.
Mutluluğun anahtarı kendin olmak değil. Ne demek o zaten? Herkesin birçok kendisi var. Hayır. Mutluluğun anahtarı, size en uygun yalanı bulmak.
Zamanı Durdurmanın Yolları
Matt Haig
No comments:
Post a Comment