Estetik // Frederich Hegel
Sanat güzelliği tin alanına aittir.
Ruh, insanın gözünden, bir insanın yüzünden, etinden, derisinden, bütün figüründen parıldar.
İçsel olan dışsal olanda parıldar ve kendisini dışsal aracılığıyla bilinir kılar, çünkü dışsal olan, kendisinden uzağa, içsel olana işaret eder.
İnsan ancak kendisi için büyük değer taşıyan bir şey adına korku duyabilir.
Çocuklar genellikle en güzel çağdadırlar.
Sanatın amacı ruhu en yüksek menfaatlerinin şuuruna vardırmaktır.
Düşünce ve düşünüm, sanatın üzerinde kanatlarını açarlar.
Sanata duyulan genel gereksinim demek oluyor ki iç ve dış dünyanın bilincine varmak için insanı iten ussal bir gereksinmedir ve bu durum insanı, söz konusu olan bu her iki dünyadan kendisini yeniden tanıyacağı bir nesne yapmaya iter.
Özgürlükten kısaca, öznel olanın en üst düzeyde kendi içinde kavrayıp ele geçirdiği ve kendi içinde sakladığı şeyi anlıyoruz, özgürlük, Tin'in en üstün varoluş biçimidir, onun bir tür belirlenimidir.
O halde açıkça diyebiliriz ki ; "Dışlaştırılacak en üstün içerik özgürlüktür"
Özgürlüğün ve sonsuz mutluluğun anlatımına yalnız romantik dinsel sevgi ile ulaşılır.
Özgürlük tinin en yüksek kaderidir.
Zira felsefe de Tann’dan başka bir objeye sahip değildir... ve o da böylece bir rasyonel teoloji yani ussal bir tanrı bilim olmaktadır; felsefe, hakikatin hizmetinde olduğu kadar hep tanrısal olanın da hizmetindedir. (Burada tanrıdan kasıt otoriter baba değildir. Evrenin aşk, özgürlük, idrak ve yaratımla ilgili nesnel yönüdür denebilir.)
Şimdi nihai amaç, yani ahlaki iyileştirme daha yüksek bir bakış açısına işaret etmekte olduğu için, bu daha yüksek bakış açısını sanat adına da haklı çıkarmak durumundayız.
Tam ve bütün bir insan hayatı daha yüksek dürtüleri gerektirir ve doğaya ve onun dolayımsız ürünlerine bu sıkı bağlılık artık onu doyuramaz.
No comments:
Post a Comment