Thursday, July 3, 2025

Pragmatizm // William James

Pragmatizm // William James (Geçmodernlikte Rotry tarafından dogmatizme karşı yeniden ele alınmış önemli bir kavram)

Felsefe teknik bir mesele değildir; bilakis dürüstçe ve derinden ne anlama geldiğine dair az çok belirsiz bir histir. Bunu kitaplardan ancak kısmen edinebiliriz; bu his kainatın tüm ittirme ve baskılarını bireysel olarak görme ve hissetme tarzımızdan başka bir şey değildir. Felsefenin vardığı sonuçlar hepimizi hayati derecede ilgilendiriyor ve felsefenin en garip argümanları bizim incelik ve yaratıcılık hissimizi tatlı tatlı gıdıklıyor.
Siz benim sağlamasını yaptığım bir gerçeği kabul ederseniz, ben de sizin sağlamasını yaptığınız bir başka gerçeği kabul ederim. Birbirimizin ulaştığı gerçeklerden istifade ederiz. Bu alış verişten hepimiz faydalı çıkarız.
İnsanın gerçekliğe katkıları görmezlikten gelinemez. Nesnelere verdiğimiz isimler ve nesneleri nitelendirdiğimiz sıfatlar da tamamıyla insani miraslarımızdır. Kendi kavramlarımızla şekillendirdiğimiz teorilerimizle iç düzen ve düzenlemeler bütünüyle insani değerlendirmelere dayanır. Matematik ve mantık da tamamıyla bu insani düzenlemelerden mayalanır. Fizik, astronomi ve biyoloji insani tercihlerin muazzam örneklerini sunar. Yeni deneyimlerimizi atalarımızın ve bizlerin halihazırda sahip olduğumuz inançlardan soyunmaksızın yaşarız. Bu deneyimlerimizden çıkardığımız sonuçlar bizim nasıl hareket edeceğimizi belirler. Nasıl hareket ettiğimizse yeniden hangi deneyimleri yaşayacağımızı belirler. Bu suretle gerçekliği algılayışımız büyük oranda kendi ürünümüz olur.
Zihinlerimizdeki bilgiler noktalar halinde gelişir. Bunlar yağ noktacıkları gibidir ve bu noktalar zamanla yayılır. Ancak bizler onların yayılmasını mümkün olabildiğince sınırlamaya çalışırız. Daha önceki bilgilerimiz, kökleri geçmişe dayanan önyargılarımız ve inançlarımız onların yayılmasını engeller. Dağarcığımızı yenilemek yerine onu onarmayı, yamalar yapmayı tercih ederiz. Yenilik ıslatır, dağarcığımızda lekeler bırakır ama kendi renginden de bir şeyleri yitirir. Geçmişimiz direnmeyi sürdürür. Öğrenme sürecinde ileri doğru atılan her adımda yeni bir denge oluşur.
Bildiğiniz gibi yeni bir teori ilk olarak mantıksızlıkla suçlanır; sonrasında doğruluğu kabul edilir, ama önemsiz bulunur; son olarak çok önemli olduğu fark edilir ve ilk aşamada ona karşı çıkanlar onu kendilerinin keşfettiğini iddia ederler.
"Her tarafımızın yıldızlarla kaplı olduğunu düşünürsek, bu yıldızların ardında henüz göremediğimiz bir başka boyutun olmadığını kim söyleyebilir? Tüm bu evreni kucaklamakta olan boyut mutluluk ve görkemle dolu olabilir... Dünyayı ve üzerinde yaşayanları, bir de bu açıdan bakarak düşünelim. Dünyamız evrende küçük bir noktadan başka bir şey değildir. Evrenin sonsuzluğu içerisinde yalnızca küçük bir nokta olan dünyamızdaki kötülükler de, evrenin kusursuzluğu karşısında küçük kalır." (Leibnitz)
İnsan doğanın yasa koyucusu değil, özümleyicisidir. Doğa sağlam durandır; insan ise ona uyum sağlaması gerekendir.
Bir düşünce türünün diğerine göre mutlak bir biçimde daha doğru olduğunu söyleyebilmenin imkânı yoktur. Doğallıkları ve pratikte verdikleri meyveler onların doğruluğunu test etmemizin tek ölçütüdür ve sonuç olarak hepsi bu kısmi özellikleri barındırdıkları için, aralarında bir seçim yapamayız. Sağduyu yaşamın bir alanında en etkili düşünce türü olabilir, bir başka alanında bilim en etkili düşünce türü olabilir, bir üçüncü alanda ise felsefi eleştirelliğin üstünlüğü tartışma götürmeyebilir. Hangisinin mutlak biçimde daha doğru olduğunu ancak Tanrı bilebilir.
Her şey Tanrı'yla birdir ve Tanrı'yla her şey güzeldir.
İnsanlık, dinle daha fazla vakit kaybetmemelidir. Buna yirmi yüzyıl kâfi gelmiştir. Din, inandırıcılığını kaybetmiştir. İnsanoğlu inandırıcılığını kaybeden sistemlerle daha fazla oyalanmamalıdır. Din gerçekten var olmaya devam edebilir, ama asla mabedin içinde yüzünü göstermemelidir.
Gerçeklik değil, gerçeklik hakkındaki inancımız insani unsurlar barındırır. İnsani unsurlar, herhangi bir şey hakkında bilgi sahibi olunabilmesi anlamında insani olmayanları bilecektir. Nehirler mi aktıkları yatakları oluşturur yoksa o yataklar mı nehirleri oluşturur? Bir insan sağ ayağıyla mı yoksa sol ayağıyla mı yürümesi daha uygundur? Kavrayışımızın gelişiminde gerçeklik ile insani faktörleri ayırmak da en az bunlar kadar imkânsızdır.
Felsefenin bütün işlevi, dünyaya ilişkin şu veya bu açıklamanın doğru olmasının, yaşamımızın belirli anlarında siz ve benim için ne türden bir sarih fark yaratacağını bulmak olmalıdır.
İnsanın kendisini tanıyan bireylerin sayısı kadar benliği vardır.
Hakikatlerin kendileriyle çelişen ne varsa yok etme arzusu ve can havliyle kendini koruma içgüdüsü vardır.
Bir sistemin parçası aynı zamanda farklı sistemlerin de parçası olabilmektedir. Her canlının da kendine özgü bir amacı vardır. Gelişim düzeyleriyle orantılı olarak kolektif bir amacın etrafında birleşirler. Herkesin kendine özgü bir yaşam öyküsü vardır.
Zihinlerimizin telepa­tik olarak birbiriyle bağlantılı olduğu bir dünya şimdikinden da­ha üst düzeyde olacaktır..
Eğer doğru fikirler hayat için hiç iyi olmasaydı veya bunların bilgisi kesinkes zararlı olsaydı ve sadece yanlış fikirler yararlı fikirler olsaydı, o zaman hakikatin ilahi ve kıymetli olduğuna ve hakikatin peşine düşmenin bir vazife olduğuna ilişkin mevcut anlayış asla gelişemez ya da bir dogma haline gelemezdi.
Kısa ve öz anlatmak zor bir meziyettir.

No comments:

Post a Comment

Louise Glück

"Dünyaya bir kez çocukken bakarız. Gerisi hatıradır" Louise Glück