Yeni bir akım doğmuştu. Boşluğa, hiçliğe, uykuya, yokluğa yakın bir akım. İnsanlar kitaplarını bastırdıklarında sayfalarda tek bir harf olmuyordu, sayfalar bomboştu; tek fark kiminin kitabının kırkaltı sayfa olması, kiminin yüzon sayfa olması, kiminin yüzsekseniki sayfa olması, kiminin doksan sayfa olmasıydı. İçlerinde biri vardı ki büyük saygı görüyordu, kitabı tam dörtyüzkırk sayfaydı. Kitabı dikkatle okursanız genelde yarısına varmadan uykuya dalıyordunuz. Ben de bu akıma kapılıp yazıyorum bir kitap, işte onaltıncı sayfa da bomboş ve onyedinci sayfayı da boşaltmaya başladım, daha ne kadar boşaltırım bilmiyorum, ne isem, ne yaşa(ma)mışsam, o kadar..
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
Hiçliğin Tanecikleri // Ingrid Jonker
Yazmak denilen şey, uzun bir yolculuk ve insanın kendi ruhuyla iletişim içinde olması, değil mi? Hiçliğin Tanecikleri, Ingrid Jonker çev. İl...
-
Sadece Netlik İstiyorum Allah’ım, sadece netlik istiyorum. Hayatımdaki düğümler çözülsün. Sadece görmeyi… olanı, olduğu yerde. Kırmadan, yar...
-
Ben ki yengeçleri bilirim daha çok. Birini Yıllar var unutamadım Dönüp duruyordu bir taşın etrafında Sanki bir hırçınlıktan damıtılmış ya da...
-
Mutsuzluk, büyük çiftçim, Mutsuzluk, gel otur şöyle... Dinlen hele bir. Dinlenelim biraz olsun, sen de ben de Dinlen, Gelip beni buluyor, yo...
No comments:
Post a Comment