Sunday, September 15, 2024

1-2-3-4 // ke

 1,

Aslında içinde bulunduğumuz zamanda insanın varlığını, değerini, uygarlığını sorguluyoruz, eğer insanlık bunu bir insaniyet meselesi olarak alırsa.. lyotard diyor ki, insanlık çözemeyeceği sorunlar yaratmaz, değişebiliriz, dünya dönüşebilir inancındayım.. sosyal medyaya gelince, bundan sekiz yıl önce interneti düşman olarak görüyordum, izmirdeydim ve 17 yaşında bir arkadaşımız geldi, internet bir araç dedi, nasıl kullandığımıza bağlı, kendimizi gösteri kültürü içinde tüketebiliriz de, muazzam bir anarşik deney için tekatımlık şans olarak görebiliriz de.. insanları suçlamak netameli bir yol, enerjimizi, sinerjiyi bilinçlenmekten yana kullanmak bana daha makul görünüyor.. insanın tarifine değineyim yeniden, insan hayvanla Tanrı arasına gerilmiş bir ipte oynayan bir ipcambazıdır.. bir memeli hayvandır ve hayvanlarla pek çok şey paylaşır, ama homo sapiens sapiens sapiens olursa, yani özgür iradeyle, yaratıcı hayal gücüyle ve idrak melekesiyle tanrısal kategoridedir.. bu bize üstünlük değil (neye göre üstün, hayatta kalmak adına bakteriler bizden daha üstündür mesela) özgürlük vaad eder ve sorumlu kılar.. postmodern durumun homo deus yorumu üstünlükle çarpıtılmış bir yorumdur..
2.
Mevzuubahis olan şey insan gibi insan olmaksa, bunun buruk bir tadı var, boş ver, şarabın da buruk bir tadı var ama demlenmesini bilenin kafasını güzelleştirebiliyor..
3.
Tutkuyla yaşayan hücreleriyle var olan insanlar nerede, bir gün elimde aynayla öyle canlı insan arıyordum, bulamıyordum, aynaya baktığımda kendimi bile göremiyordum.. ama bir zombiye bile beş sene versen, on sene versen bir yerlerinden taze sürgünler veriyordur.. bizde de öyle olmadı mı dostlar.. düşünür diyor ya, insan bin yaşında olsa bile kendine katacağı sevgi olabilir ve dostluk da belki böyledir, sadece insanları anmak da gerekmez;, dünyayla dost olmak, yaşamla dost olmak, siyasetle, bilimle, felsefeyle, bir sanatla dost olmak, gibi.. Allah dostlarına da yarattığımız yıkım karşısında başını öne eğmek yakışıyor olsa gerek..
4.
Tanrı doğru şeyleri zevkli hale getirmiş, şeytan da yanlış şeyleri zevkli hale getirmiş ama burada Tanrının şöyle bir avantajı var doğru şeylerin verdiği zevk sağlığı desteklerken yanlış şeylerin verdiği zevk sağlıktan götürüyor.. Nietzschenin doğruluk görüşü de bu yüzden ahlaki değil Buddha gibi fizyolojik, denebilir..
ke

No comments:

Post a Comment

Yürümeye Övgü // David Le Breton

  Yürümek Yürümek, az gidilen yolu seçmektir. Kişi, yürümeyi seçtiği yolun bedelini öder. Yürümek, geri adım atmayı içine sindiremez, sindir...